Bebek doğduktan ne kadar zaman sonra yıkanabilir?
Bilinenin aksine yeni doğan bebekler, doğumdan sonraki ilk 12 saatin ardından yıkanabilirler. Halk arasında bilinen göbek kordonu düşmeden yıkanmaz teorisi yanlış bir teoridir, aksine suyun göbek kordonunun düşmesine olumlu katkıları vardır. Bununla birlikte ilk tam banyo bebeğin doğumundan sonraki 2. Veya 3. Güne de bırakılabilir.
İlk altı ay içerisinde her gün veya gün aşırı olarak yaptırılacak banyolar, bebeklerin ciltlerinin rahatlamasına sebep olarak, bebeklerin daha rahat bir bebeklik geçirmelerine sebep olur. Altı aydan sonraki süreçten, aile alışkanlıkları doğrultusun, ev halkının yaptığı zamanlarda banyo yaptırılması yeterli olacaktır. Beslenmeden bir saat önce veya sonra her gün banyo yaptırmak, yeni doğan bebekler açısından pek çok olumlu etkinin ortaya çıkmasına sebep olur.
İlgili aramalar: bebek doğumdan sonra ne zaman yıkanabilir? bebek doğduktan ne kadar süre sonra yıkanır?
Online Bilgiler,Online Hesaplamalar ve Aslında içinde Online geçen Herşey hakkında Bilgiler veren Bir Platform
30 Eylül 2013 Pazartesi
Kuyruk sokumunda kızarıklık neden olur?
Kuyruk sokumunda kızarıklık neden olur?
Bu bölgede yaşanan kızarıklıklar, mutlak surette ya kuyruk sokumunun zedelendiği veya etkilendiği travmalara ya da kuyruk sokumunu etkileyebilen kıl dönmesi ve benzeri rahatsızlıklar sebebiyle oluşmaktadır. Bunun yanı sıra bazı egzamatöz rahatsızlıklar, mantar ve enfeksiyonlar, bölgenin temizliği için kullanılan temizlik maddelerinden kaynaklı tahrişler, tuvalet kağıtlarından kaynaklı tahrişler gibi çok geniş bir alanda değerlendirilmesi gereken sebepler bölgede kızarıklığa sebep olabilirler.
Bir uzman tarafından yapılacak olan çok dikkatli bir muayene sonucunda asıl nedenin tespit edilerek bu doğrultuda bir tedavinin uygulanması rahatsızlığın ortadan kalmasını sağlar. Bölgede yaşanan kızarıklıklar, özellikle sürekli kendisini tekrar etmesi veya uzun süreli olarak kalması durumunda mutlaka en kısa süre içerisinde bir uzmanın kontrolüne gerek duyulan kızarıklıklar olarak değerlendirilmelidir.
İlgili aramalar: kuyruk sokumunda kızarıklık, kuyruk sokumunda kızarma neden olur?
Bu bölgede yaşanan kızarıklıklar, mutlak surette ya kuyruk sokumunun zedelendiği veya etkilendiği travmalara ya da kuyruk sokumunu etkileyebilen kıl dönmesi ve benzeri rahatsızlıklar sebebiyle oluşmaktadır. Bunun yanı sıra bazı egzamatöz rahatsızlıklar, mantar ve enfeksiyonlar, bölgenin temizliği için kullanılan temizlik maddelerinden kaynaklı tahrişler, tuvalet kağıtlarından kaynaklı tahrişler gibi çok geniş bir alanda değerlendirilmesi gereken sebepler bölgede kızarıklığa sebep olabilirler.
Bir uzman tarafından yapılacak olan çok dikkatli bir muayene sonucunda asıl nedenin tespit edilerek bu doğrultuda bir tedavinin uygulanması rahatsızlığın ortadan kalmasını sağlar. Bölgede yaşanan kızarıklıklar, özellikle sürekli kendisini tekrar etmesi veya uzun süreli olarak kalması durumunda mutlaka en kısa süre içerisinde bir uzmanın kontrolüne gerek duyulan kızarıklıklar olarak değerlendirilmelidir.
İlgili aramalar: kuyruk sokumunda kızarıklık, kuyruk sokumunda kızarma neden olur?
29 Eylül 2013 Pazar
Kuyruk sokumunda şişlik neden olur?
Kuyruk sokumunda şişlik neden olur?
Kuyruk sokumunda ortaya çıkabilen şişlikler, ağrılı ve ağrısız olarak ortaya çıkabilen iki türe sahiptir. Her şekil günlük yaşamı olumsuz yönde etkileyebilen bu şişlikler birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilirler. Bazı türdeki yağ bezesinin sebep olduğu şişlikler, kıl dönmesi, özellikle bayanlarda hassas olan kuyruk sokumunun travmalara açık olması sebebiyle yaşanan bazı travmatik etkiler, kuyruk sokumu kemiğinin kırılması, zedelenmesi, kırık çıkık, kuyruk sokumu kemiğinde yaşanan kaymalar ve daha birçok sebebe bağlı olarak yaşanabilen kuyruk sokumu şişlikleri mutlaka en kısa süre içerisinde bir uzamana başvurulmasını gerektiren, dikkate alınması gereken önemli bir rahatsızlık türüdür.Özellikle otururken veya kalkarken, kısmen yürürken yaşanabilecek dayanılmaz ağrılara sebep olarak günlük yaşamın normal olarak sürdürülmesini olanaksız hale getirebilen kuyruk sokumu şişlikleri tedavi edilmediği takdirde, başkaca komplikasyonların ortaya çıkmasına ve çok daha ciddi rahatsızlıkların yaşanmasına sebep olabilir.
İlgili aramalar: kuyruk sokumunda şişlik olması, kuyruk sokumunda şişliğin nedenleri nelerdir?
Tüp bebek tedavisi ne kadar sürer?
Tüp bebek tedavisi ne kadar sürer?
Tüp bebek tedavilerinin ne kadar sürdüğü hastaların durumuna göre değişkenlik gösteren bir durumdur. Hastanın durumuna göre uygulanan farklı protokoller sebebiyle, her tüp bebek tedavisinde farklı bir süreç gerektiren protokoller uygulanabilir.Ortalama bir süre vermek gerekirse bu süre 12 ile 13 gün arasında değerlendirilse de, hastanın durumuna göre uygulanmakta olan farklı türdeki protokoller sebebiyle bu sürenin çok daha fazla uzaması da söz konusudur. Bazı durumlarda bu 12-13 günlük sürenin içerisine bazı farklı işlemlerin uygulanması gerekebilir ve 2 günlük ek bir sürenin eklenmesi de gerekebilir.
12-13 gün olarak belirlenmiş olan bu süre ortalama olarak verilmiş bir süre olmakla birlikte, tedavinin şekil ve türüne bağlı olarak daha uzun süreler içerisinde uygulanabilmektedir.
İlgili aramalar: tüp bebek tedavisi kaç gün sürer?
Seboreik dermatit neden olur?
Seboreik dermatit neden olur?
Seboreik dermatit veya diğer adıyla yağlı egzama, sıklıkla tıp dilinde sebase gland denilen yağ hücrelerinin yoğun olduğu vücut bölgelerinde yerleşen, kronik tekrarlar gösteren, kendiliğinden azalmalar ve artmaların yaşandığı kronik tablolara sahip olan bir cilt hastalığıdır. Bulaşıcı olmayan seboreik dermatitin sistemik olarak hiçbir nedeni yoktur.
Seboreik dermatit aslında hepimizin vücudundan bulunan ve pityrosporum ovale denilen küf cinsi bir mantarın vücudumuzun yağlı bölgelerinde normalden çok daha yoğun şekilde çoğaldığı gözlenmiştir. Yapılan klinik çalışmalar, hastalığın ana nedeninin bu küf cinsi mantar olmadığı, kişinin bu mantara karşı gösterdiği aşırı duyarlılığın seboreik dermatitin ortaya çıkmasında ana neden olduğu bulgulanmıştır.
Sebase gland denilen yağ hücreleri, 12- 14 yaş arasında ergenlik döneminde oluşan yağ hücreleridir. Buna rağmen seboreik dermatit hastalığı 12 yaş öncesindeki çocuklarda da görülmektedir. Yaz aylarında hastalığın klinik seyirinde yoğun şekilde azalmalar görülür. Bunun sebebi güneşte bulunan ultraviyole A ve B ışınlarının pityrosporum ovale küf cinsi mantarının üzerindeki azaltıcı etkisiyle doğru orantılıdır.
İlgili aramalar: seboreik dermatitin nedenleri nelerdir? seboreik dermatit neden olur?
Seboreik dermatit veya diğer adıyla yağlı egzama, sıklıkla tıp dilinde sebase gland denilen yağ hücrelerinin yoğun olduğu vücut bölgelerinde yerleşen, kronik tekrarlar gösteren, kendiliğinden azalmalar ve artmaların yaşandığı kronik tablolara sahip olan bir cilt hastalığıdır. Bulaşıcı olmayan seboreik dermatitin sistemik olarak hiçbir nedeni yoktur.
Seboreik dermatit aslında hepimizin vücudundan bulunan ve pityrosporum ovale denilen küf cinsi bir mantarın vücudumuzun yağlı bölgelerinde normalden çok daha yoğun şekilde çoğaldığı gözlenmiştir. Yapılan klinik çalışmalar, hastalığın ana nedeninin bu küf cinsi mantar olmadığı, kişinin bu mantara karşı gösterdiği aşırı duyarlılığın seboreik dermatitin ortaya çıkmasında ana neden olduğu bulgulanmıştır.
Sebase gland denilen yağ hücreleri, 12- 14 yaş arasında ergenlik döneminde oluşan yağ hücreleridir. Buna rağmen seboreik dermatit hastalığı 12 yaş öncesindeki çocuklarda da görülmektedir. Yaz aylarında hastalığın klinik seyirinde yoğun şekilde azalmalar görülür. Bunun sebebi güneşte bulunan ultraviyole A ve B ışınlarının pityrosporum ovale küf cinsi mantarının üzerindeki azaltıcı etkisiyle doğru orantılıdır.
İlgili aramalar: seboreik dermatitin nedenleri nelerdir? seboreik dermatit neden olur?
28 Eylül 2013 Cumartesi
Seboreik dermatitin belirtileri nelerdir?
Seboreik dermatitin belirtileri nelerdir? Seboreik dermatit veya diğer adıyla yağlı egzama, yerleşim alanlarında kırmızı ve üzeri yağlı sarımsı kepeklenmelerin bulunduğu bir cilt hastalığıdır. Saçlı deriye yerleştiği zaman sıklıkla saçta kepeklenmeyle karıştırılır. Ancak kepek, daha ince, küçük ve beyaza yakın kabuklanmalar şeklinde gözlenirken, seboreik dermatitin saçlı yapıya yerleşmesi sonucu ortaya çıkan dökülmeler, daha büyük ve geniş alanlarda ortaya çıkan ve üzerinde daha sarımsı kabuklanmalar bulunan döküntülerdir.
Sıklıkla yaşanan kaşıntılar, hastalığın klinik alevlenme dönemlerini teşvik eden bir şikayet olarak kabul edilir. Kulan arkası, koltuk altı bölgesi ve genital bölge gibi kaplantı yerlerine yerleşen seboreik dermatit, bu bölgelerin nemli olmasına bağlı olarak kepeklenme görülmez, Bu bölgelerde yaşanan yağlı egzamada fissür denilen çatlamalar, geçmeyen uzun süreli yaralar şeklinde görülür.
Görünüm olarak diğer egzamatoz hastalıklara benzemekle birlikte, görüldüğü yaş dönemleri ve klinik yerleşim bölgeleri sebebiyle diğer egzamatoz hastalıklara göre çok daha kolay ayırt edilebilirler.
İlgili aramalar: seboreik dermatitin belirtileri nelerdir? seboreik dermatit nasıl olur?
Sıklıkla yaşanan kaşıntılar, hastalığın klinik alevlenme dönemlerini teşvik eden bir şikayet olarak kabul edilir. Kulan arkası, koltuk altı bölgesi ve genital bölge gibi kaplantı yerlerine yerleşen seboreik dermatit, bu bölgelerin nemli olmasına bağlı olarak kepeklenme görülmez, Bu bölgelerde yaşanan yağlı egzamada fissür denilen çatlamalar, geçmeyen uzun süreli yaralar şeklinde görülür.
Görünüm olarak diğer egzamatoz hastalıklara benzemekle birlikte, görüldüğü yaş dönemleri ve klinik yerleşim bölgeleri sebebiyle diğer egzamatoz hastalıklara göre çok daha kolay ayırt edilebilirler.
İlgili aramalar: seboreik dermatitin belirtileri nelerdir? seboreik dermatit nasıl olur?
Atopik dermatitin tedavisi nedir?
Atopik dermatitin tedavisi nedir?
Atopik dermatit hastalığının tedavisinde, hasta ve hasta yakınlarının eğitilmesi son derece önemli bir noktadır. Atopik dermatit hastalığı hakkında, hasta tarafından unutulmaması gereken faktör, hastalığın oluşmasında birinci dereceden etkili olan faktörün, cildin aşırı derece duyarlı ve kuru olmasıdır.Bu sebeple hastalığa yakalanmış olan kişilerin, çeşitli cildi nemlendirici ve diğer tüm önlemlerle ilgili olarak bilgilendirilmesi ve bu önlemleri yaşamı boyunca uygulayacağı şekilde alışkanlık haline getirmesi son derece önemlidir.
Banyo koşulları Atopik dermatit hastalarının özellikle dikkat etmesi gereken önlemlerin arasındadır. Sıcak su, kese, lif, sabun ve benzeri nitelikteki, ciltte tahrişe neden olabilecek maddelerin kullanılmaması çok önelidir. Atopik dermatit hastalarının her gün iki defa ve onar dakikayı geçmeyecek şekilde ılık suyla banyo yapması uzmanlar tarafından önerilir. Bu banyo sırasında sabun içermeyen ve losyon tarzında temizleyiciler kullanılmalıdır. Yine banyo çıkışında cildin çok hafifi şekilde kurulanması ve cilde mutlak surette çeşitli nemlendiricilerin uygulanması gereklidir.
Atopik dermatit hastalığının tam olarak tedavisinin olmaması, ancak hastaların yaşam kalitesini arttırıcı çok çeşitli önlemler alarak, daha şiddetli şekilde ortaya çıkmasının önüne geçmeye çalışılır. Bununla birlikte saman nezlesi ve astım gibi rahatsızlıklarla atopik dermatitin birlikte hareket etmesi sebebiyle, astım ve saman nezlesinin ilerleyen aşamalarda kronikleşmesine karşı hastanın bilgilendirilmesi ve astım ve saman nezlesine karşı şekilde koruyucu önlemler alınarak sürekli uygulanması son derece önemlidir.
İlgili aramalar: atopik dermatitin tedavisi nedir? atopik dermatit nasıl tedavi edilir?
Dudakta sürekli uçuk çıkmasının nedeni nedir?
Dudakta sürekli uçuk çıkmasının nedeni nedir?
Uçuk Herpes Simplex (HSV) adı verilen ve iki türü bulunan bir virüsün bulaşması sebebiyle ortaya çıkar. Nadir olarak görülmemekle birlikte, hemen hemen herkes tarafından, dönem dönem yaşanan bir rahatsızlık türüdür.
Dört yaşına kadar insanların yüzde ellisi HSV virüsü ile tanışırlar, on dört yaşına gelindiğinde bu oran yüzde yetmişlere kadar çıkar. HSV virüsüne karşı yüzde yirmilik bir kesim hariç olmak üzere bağışıklık gelişir ve bir defa çıkar ve bir daha çıkmaz. Yirmi ile kırk beş yaş arasında tekrarlayıcı enfeksiyonlara neden olabilir.
Uçuk hastalığının tekrarlamasını kolaylaştırıcı bazı nedenler vardır. Yoğun güneşlenmek, aşırı stres altında kalmak, uzun süreli ateşli hastalıklar sebebiyle vücudun zorlanması, uzun yolculuklar nedeniyle vücudun zorlanması, bağışıklık sistemini bozan bazı rahatsızlar uçuğun çıkmasını ve tekrar etmesini tetikleyen nedenlerin başında gelir.
İlgili aramalar: sürekli uçuk olmasının nedeni nedir? dudakta arka arkaya uçuk çıkması, dudaklarda iyileşmeyen uçuk olması
Uçuk Herpes Simplex (HSV) adı verilen ve iki türü bulunan bir virüsün bulaşması sebebiyle ortaya çıkar. Nadir olarak görülmemekle birlikte, hemen hemen herkes tarafından, dönem dönem yaşanan bir rahatsızlık türüdür.
Dört yaşına kadar insanların yüzde ellisi HSV virüsü ile tanışırlar, on dört yaşına gelindiğinde bu oran yüzde yetmişlere kadar çıkar. HSV virüsüne karşı yüzde yirmilik bir kesim hariç olmak üzere bağışıklık gelişir ve bir defa çıkar ve bir daha çıkmaz. Yirmi ile kırk beş yaş arasında tekrarlayıcı enfeksiyonlara neden olabilir.
Uçuk hastalığının tekrarlamasını kolaylaştırıcı bazı nedenler vardır. Yoğun güneşlenmek, aşırı stres altında kalmak, uzun süreli ateşli hastalıklar sebebiyle vücudun zorlanması, uzun yolculuklar nedeniyle vücudun zorlanması, bağışıklık sistemini bozan bazı rahatsızlar uçuğun çıkmasını ve tekrar etmesini tetikleyen nedenlerin başında gelir.
İlgili aramalar: sürekli uçuk olmasının nedeni nedir? dudakta arka arkaya uçuk çıkması, dudaklarda iyileşmeyen uçuk olması
27 Eylül 2013 Cuma
2013 Dance Hits
2013 Hit Yabancı Dans Listesi, 2013 Yıllarının En İyi Yabancı Şarkıları, 2013 hits, 2013'ün En Çok Dinlenen Yabancı Şarkıları,2013 Club Müzikler, Radyolarda en çok çalan hareketli parçalar, Güncel Yabancı Şarkı Listeri.
2013 En İyi Dans Parçaları - Liste
Adele - Skyfall
Adrian Sina feat. Sandra N - Boracay
Ahzee - Born Again
Alok Icy Sasaki - Snoop Sings
Amfree - We Came 2 Party
Anda Adam - Show Me
Andrea T Mendoza vs Stefano Mattara feat. AJ - What Is Love
Anise K - Walking On Air
Avicii - Addicted To You
Baby Blue - Bump
Bang La Decks - Utopia
Bastille - Pompeii
Beyonce feat.Jay-Z- Drunk In L rap
Britney Spears - Work Bitch
Calvin Harris - Thinking About You
Cascada - Glorious
Cassey Doreen - Dreams
Carolina Marquez feat Flo Rida - Sing La La La
Claydee - Sexi Papi
Contiez vs. Reece Low vs. Deorro - Wassup For President Trumpsta
Daft Punk_- Get Lucky
Dansson & Marlon Hoffstadt - Shake That
Darius & Finlay feat. Tk Tycoon - Sugar Daddy
David Guetta - Play Hard
David Guetta - Play Hard Ft. Ne-Yo, Akon
Demi Lovato - Heart Attack
DJ Antoine - La Bella Vita
DJ Assad feat. Mohombi, Craig David & Greg Parys - Addicted
Dvbbs &Borgeous - Tsunami
Eminem - The Monster ft. Rihanna
Far East Movement feat Riff Raff - The Illest
Faul | Wad Ad vs. Pnau - Changes
Fedde le Grand - No Good
Freaky Boys - Keep Believing
Havana Brown - Ba Bing
Gipsy Casual - Bate Toba Mare
Inna - In Your Eyes
Inna feat. Daddy Yankee - More Than Friends
ItaloBrothers - This Is Nightlife
J Balvin - Tranquila
Jam & Spoon ft. Plavka vs. David May & Amfree feat. Nate - Right In The Night
Jason Derulo ft. 2 Chainz - Talk Dirty
Justin Bieber Ft. Ludacris - All Around The World
John Newman ft Alex Guesta - Love Me Again (TOLGAH Reboot) CLUB (2013)
Katy Perry ft Juicy J - Dark Horse
Klingande - Jubel
Lana Del Rey - Summertime Sadness
LoL Deejays vs Minelli & FYI - Portilla de Bobo
Lumidee - Dance
Maitre Gims - Bella
Major Lazer - Watch Out For This
Manian feat. Carlprit - Don't Stop the Dancing
Martin Garrix - Animals
Martin Garrix & Jay Hardway - Wizard
Milk & Sugar feat Maria Marquez - Canto Del Pilon
Naughty Boy ft. Sam Smith - La la la
Nelly Furtado - Waiting For The Night
New World Sound & Thomas Newson - Flute
PH Electro - Runaway
Pharrell Williams - Happy
Ralvero - In My Bedroom
Robbie Williams ft. Dizzee Rascal - Going Crazy
Robin Thicke feat. T.I. & Pharrell - Blurred Lines
Sandu Ciorba - Dalibomba
Sasha Lopez feat. Tony T & Big Ali - Beautiful Life
Sean Kingston - Smoke_Signals
Selena Gomez - Slow Down
Showtek & Noise Controllers - Get loose (tiesto remix)
Silva Gunbardhi ft. Mandi ft. Dafi - Te ka lali shpirt
Stevie B feat. Pitbull - Spring Love
Stromae - Papaoutai
Syn Cole - Miami 82
The Nycer feat. Taleen, Jagwa & Iron Snap - Where You Wanna Go
Will.I.Am feat. Justin Bieber - ThatPower
Yves Larock -Push It
...................................................................................
Listeyi Hazırlayan Editör: Müzik Listeleri Güncelleme: 21.12.2013
Sitemizde Şarkı İndirme Yoktur.
26 Eylül 2013 Perşembe
Atopik dermatit neden olur?
Atopik dermatit neden olur?
Atopik dermatitin en belirgin özelliği, genetik yani ailesel yatkınlık gösteren bir rahatsızlık olmasıdır. Topik dermatit hastalığı derinin aşırı derece de kuru olmasına ve derinin dış etkenlere karşı aşırı şekilde duyarlı olmasına sebep olur. Sistemik herhangi bir nedene dayalı olarak ortaya çıkmadığı gibi kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir.Atopik dermatit bir nedene dayalı olarak ortaya çıkmayan, multi faktörler denilen birçok nedene dayalı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Sıcak, aşırı terleme, bazı durumlarda aşırı güneş, dışarıdan temas eden tüm kimyasal maddeler ve benzeri çevresel faktörler, hastalığın oluşmasına ve daha sıklıkla görülmesine neden olan ana sebepler arasındadır.
Atopik dermatit hastalarının yüzde 15 ile 35’ i arasındaki bir oran besin ve diğer alerjen maddelere karşı duyarlılık ortaya çıkabilir. Ancak bu bulguya dayanarak atopik dermatit hastalarına sık şekilde alerji testleri uygulanmasına gerek duyulmaz, saman nezlesi, bronşlarda oluşan rahatsızlıklardan şikayet veya astım gibi şikayetleri bulunana atopik dermatit hastalarına alerji testleri uygulanmalıdır.
İlgili aramalar: atopik dermatit neden olur? atopik dermatitin nedenleri nelerdir?
Nasır kesilir mi?
Nasır kesilir mi?
Nasır cildimizin her bölgesinde yaşanan baskılar ve travmalar sebebiyle, derinin kendisini korumak amacıyla ortaya çıkardığı oluşumlardır. En sık görüldüğü bölgeler en fazla zorlanmaya maruz kalan ayak ve ellerdir.Nasırın neden çıktığının tespit edilerek, bu sebebi engelleyici çözümler üretmek gereklidir. Bu nedenlerin ortadan kaldırılmaması nasırın tekrar etmesine ve ilerleyen aşamalarında ağrılı bir rahatsızlık olarak yaşanmasına sebep olur.
Nasır tedavisi öncelikli olarak çeşitli flaster, ilaç ve solüsyonlar kullanılarak tedavi edilirler, ilerleyen aşamaları için cerrahi operasyonlar gerektirebilir. Nasırın kesilerek tedavi edilmeye çalışılması, mikrop kapması riskini doğurarak, çok ciddi sonuçlara neden olabilir. Bu sebeple uzman denetimi haricinde nasırın asla kesilerek tedavi edilmeye çalışılmaması gerekir.
İlgili aramalar: nasır kesilir mi? nasırı kesmenin sakıncası var mıdır?
Yüzdeki tüyler için ne yapılabilir?
Yüzdeki tüyler için ne yapılabilir?
Yüzdeki tüylere farklı bölgelere farklı yöntemler uygulamak suretiyle geçici ve kalıcı çözümler üretilebilir. Bu yöntemlerden bazılarına örnek olarak; sir ağda, epilasyon, iğneli epilasyon, lazer epilasyon, iple ağda ve cımbızla alma gösterilebilir. Bu yöntemlerden cımbızla alma oldukça eski zamanlardan beri kullanılan, günümüzde de en sık başvurulan yöntem olmakla birlikte, yüzünüzdeki tüyleri almak için başvurulması en sakıncalı yöntemdir.Cımbızla alınan tüylerin kökleri daha fazla güçleneceği için, daha sonra çıkacak olan tüyler eskisinden çok daha kalın ve daha koyu renkli olacaktır. Aynı şekilde sıklıkla tercih edilen bir diğer çözüm olan ağda, yüzdeki tüylere asla uygulanmaması gereken bir yöntemdir. Ağda ile yüze yapılan sert uygulamalar, cilt dokularında bazı hasarlar oluşturmaktadır ve ilerleyen zamanlarda erken sarkmalara sebep olabilmektedir.
Uzmanlar tarafından en sağlıklı yöntemler arasında işaret edilen lazer epilasyon ve iğneli epilasyon olmakla birlikte, ekonomik olarak en uygun yöntemlerden biri olmakla birlikte geçici çözüm üreten iple alma yöntemi de rahatlıkla kullanılabilir.
İlgili aramalar: yüzdeki kıllar nasıl alınır? yüzümüzdeki tüylere lazer olur mu?
25 Eylül 2013 Çarşamba
Sivilce çıkmaması için ne yapabiliriz?
Sivilce çıkmaması için ne yapabiliriz?
Doğal ve dengeli bir beslenme, sivilce oluşumunu engellenmesi için gerekli olan en önemli altyapıyı oluşturur. Sivilceler genel olarak gençlik döneminin doğal bir parçası olarak kabul edilirler. Ergenlik dönemindeki gençlerin yüzde yetmiş gibi yüksek bir oranında az veya çok oranda sivilce oluşumuyla karşılaşılmaktadır. Ergenlik döneminde yaşanan sivilcelerinde tek bir sebebe bağlı olarak ortaya çıkmazlar. Tüm sivilcelerin oluşmasında birçok sebep etken olmaktadır. Ancak yüksek bir oranda ergenlik döneminde hormonların çalışmaya başlamasıyla, hormonlardan etkilenen yağ bezlerinin aniden fazla miktarlarda üretim yapmalarına ve bu yağların cilt üzerindeki gözeneklerde birikmesine neden olarak, çeşitli bakterilerin bu yağlardan beslenmesi sonucu, o bölgede iltihaplı sivilce oluşumuna neden olabilirler.Beslenme biçimi, cilt yapısı, kalıtsal özellikler gibi etkenler, kişinin ne kadar ve ne türde sivilceleri olabileceğinin diğer faktörlerdendir. Belirli gıdaların sürekli olarak tüketilmesi sivilce artışında etkili olabildiği gibi, bu yiyeceklerin ara sıra tüketilmesi sivilceler üzerinde olumsuz etkilerde bulunmazlar. Fast-food olarak da tanımlanan, patates kızartması, baharatlı soslar, kuruyemiş, mayonez gibi gıdaların aşırı tüketilmesi aslında yüzde yirmi düzeyinde sivilce oluşumunda etkilidirler. Bu gıdaların sürekli tüketilmesinin yarattığı dengesiz beslenme türü, sivilcelerin oluşumundaki ana nedendir.
İlgili aramalar: sivilce yapan yiyecekler nelerdir? sivilce olmaması için ne yapılır? sivilce oluşumu nasıl engellenir?
24 Eylül 2013 Salı
Böbrek taşı hangi yöntemlerle düşürülür?
Böbrek taşı hangi yöntemlerle düşürülür?
Öncelikle gıdalardan kaynaklanan böbrek taşlarının oluşmasında diğer etkenler ilaçlar ve fazla tüketilen vitaminler olmaktadır. Gıdalar, ilaçlar ve vitaminlerden olumsuz etkilenen üriner sistemi zamanla bozulma yaşamaktadır. Bu düzen bozukluğu böbrek taşı oluşmasına neden olmaktadır. Düzenli çalışan bir üriner sistemde kum tanecikleri kolayca dışarı atılmakta, sistemdeki bozukluk nedeni ile zamanla kum taneleri böbrek taşına dönüşmektedir. Üriner sistemdeki aksamanın yanı sıra özellikle fosfor, kalsiyum ve oksalat içeren gıda, ilaç ve vitaminler böbrek taşı oluşumunu hızlandırmaktadır. Diğer yandan böbrek taşı oluşmasında ailesel genetik faktörlerde ön planda olmaktadır.Şiddetli ağrılara neden olan böbrek rahatsızlığında ilk tedavi olarak ağrı kesiciler kullanılmaktadır. Tedavinin diğer ayakları ise, eğer böbrek taşı 6 milimetreden daha küçük bir oranda ise on günlük bol su tüketimini tavsiye eden doktorlar, taşın düşürülmesi için bol hareketi de tavsiye ederek rahatsızlığın giderilmesi için çalışma meydana getirirler. Böbrek taşı 6 milimetreden büyük olduğu durumlarda ise öncelikle ESWL metodu uygulanmaktadır.
ESWL metodu ses dalgaları ile şok yaratmak ve taşın kırılmasını sağlamak amacıyla kullanılan bir uygulamadır. Başarı oranı yüzde seksenlere kadar çıkan ESWL yönteminde taşın yapısı önemli bir boyut kazanmaktadır. Kalsiyum ve sistan türü taçlar aşırı dirençli olup, ESWL metodu ile parçalanmamaktadır. Bu tür bir durumla karşılaşıldığında ameliyat gerekmektedir.
Daha iyi sonucun alınması için gerçekleştirilen ameliyata üreteroskopi denilmektedir. Üreteroskopi, kapalı bir ameliyat şekli olup lazer teknolojisinden faydalanmaktadır. Yoğun ışınlama yöntemi ile kırımı gerçekleşen ameliyatta hastaya narkoz ve anestezi uygulanmaktadır. Üreteroskopi ameliyatı da başarı oranı yüksek bir ameliyat olmaktadır.
Yüzdeki lekelere ne iyi gelir?
Yüzdeki lekelere ne iyi gelir?
Yüzde oluşan lekeler, sivilcelerden kaynaklı olabildiği gibi, birçok nedene bağlı olarak ta ortaya çıkabilirler. Bu sebeple bu lekelerin tedavisi için öncelikle neden oluştuğunun bilinmesi şarttır. Yüzdeki lekenin neden olduğunun öğrenilmesine bağlı olarak farklı tedavi yöntemleri vardır. Yüzdeki lekelerin, akne olarak da bilinen siyah noktaların yok edilmesi için öncelikli olarak yüzünüzü çok sık aralıklarla saf su ile yıkamanız gerekmektedir. Orta vadede sonuç elde edilmesi başka bir uygulamanın kullanılmasına gerek olmadığı anlamına gelebilir.Temiz tutmakla çözüm üretilemiyorsa, yine belirli aralıklar buhar banyosu, krem veya benzer yöntemlerle cildin nemlendirilmesi yoluna başvurulabilir. Bu yöntemlerin yanı sıra yine uzman önerisi ile hazırlanmış olan maske çeşitleriyle uygulanacak maskeler sayesindeki bakım sonucunda, yüz lekelerinden kurtulabilirsiniz.
Tüm bu yöntemlere rağmen halen yüzünüzde leke oluşumları varsa en kısa zamanda bir dermatoloğa başvurarak, yüzünüzde oluşan lekelerin neden oluştuğunu, cildinizin durumu ile ilgili bir tanı koydurmalı ve uzmanın önerisi doğrultusunda ki tedaviyi uygulamanız gerekmektedir.
En zararsız yöntemler olarak bilinen suyla bol ve sık aralıklarla yapılan yüz temizliği, belirli aralıklarla uygulanan buhar banyosu ve nemlendirici kremler, herhangi bir endişe duymadan uygulayabileceğiniz yöntemlerdir. Her tür maske kullanımının uzman görüşü alınarak yapılması, oluşabilecek daha ciddi komplikasyonların önüne geçecek en önemli tedbirdir.
İlgili aramalar: yüzdeki lekelere ne iyi gelir? yüzdeki lekeler nasıl gider? yüz lekeleri nasıl geçer?
23 Eylül 2013 Pazartesi
Bebeklerde gelişme geriliği neden olur?
Bebeklerde gelişme geriliği neden olur?
Hamilelik sırasında ve doğum sonrasında bebeklerin gelişimlerinde, belirli zaman aralıklarıyla yaşadığı bazı gelişim aşamaları bulunmaktadır. Bu aşamalar bebeğin normal bir gelişim süreci yaşayarak, sağlıklı bir insan olması açısından zorunludur. Gelişim aşamalarının herhangi birinin olağan zamanda olmaması birçok değişken başka sebebin varlığına işaret olduğu gibi, normal bir gelişim sürecinin yaşanmaması geniş bir yelpazede başka sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına ve bu problemlerin yaşamsal veya kalıcı olmasına sebep olur.Hamilelikler sırasında yaşanan gelişim geriliğine sebep olarak en sık görülen oksijen eksikliği, annenin yaşam tarzı, yapısı veya sağlığına bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi, çevresel etkiler nedeniyle annenin sağlığının bozulması gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.
Genel anlamda annenin sağlığına bağlı olarak ortaya çıkan hamilelikte gelişme geriliği, bebeğin sağlık durumuyla da ilgili olarak ta ortaya çıkabilir. Doğum sonrasında yaşanan gelişme gerilikleri, bebeğin sağlığında var olan veya sonradan ortaya çıkan ciddi sağlık problemleri sebebiyle yaşanmaktadır. Bu nedenle hamilelik sırasında ve doğum sonrasında bebeklerin gelişim aşamaları uzman denetiminde ve dikkatle izlenmeli, yaşanan gecikmelerin neden ortaya çıktığı tespit edilmelidir.
Bebeklerde konak neden olur?
Bebeklerde konak neden olur?
Konak genellikle süt çocuğu olarak tabir edilen bebeklik döneminde ve adölesan dönemi, yani; çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde görülen bir hastalıktır. Konak oluşumuna neden olan faktörler arasında, Annenin beslenme biçimi, genetik yatkınlık ve çocuğun alerjik yatkınlığı özellikle gözlemlenenlerdir.Bebeklik dönemi ve adölesan döneminde görülen konak, saçlı deride sarı pullanmalar şeklinde tanımlanabilir. Uzadığı zaman sarı topaklanmalar oluşabilir ve genelde kötü bir kokusu vardır. Halk dilinde konak olarak bilinen seboreik dermatit, genel olarak saçlı deride görüldüğü gibi, bazen kulak arkası bölümlerde, alında, koltuk altlarında ve inguinal olarak tabir edilen kasık bölgelerinde de görülebilir.
Konak oluşumunun etkeni tam olarak bilinmemektedir. Kendi başına konak bir hastalık olarak anlaşılmamalıdır, doğum sonrasında ortaya çıkan konak bir süre sonra kendiliğinden kaybolabildiği gibi, birçok hastalıkla karışabilir veya birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabilir. Konak ağır veya bulaşıcı bir hastalık değildir, yeni doğan bebeklerde beş –altı ay içerisinde kendiliğinden yok olur, yok olması en geç bir yaşına kadar uzayabilir.
İlgili aramalar: bebeklerde konak neden olur? kafada konak neden çıkar? bebeğin kafa derisi neden pullanır?
22 Eylül 2013 Pazar
Sivilce Sorunu Olanlar Nelere Dikkat Etmelidir?
Sivilce sorunu olanlar nelere dikkat etmelidir?
Sivilce çıkmaması ve tamamen sade bir cilt için öncelikli olarak sağlıklı beslenme konusunda dikkatli olunması gerekmektedir. Çünkü sağlıklı beslenme, sağlık bir deri için en önemli başlıca etmenlerin başında gelmektedir. Bunun dışında derinin sürekli olarak kendini yenileyebilmesine olanak sağlayabilmek için bol bol su içilmesi gerekmektedir.
Gün içerisinde ufak çaplarda egzersizler sayesinde vücudunuzun oksijen olmasını ve dolayısı ile de nefes almasını sağlayarak, yenilenmesine yardımcı olabilirsiniz. Bunun dışında cildinizi sürekli olarak temiz ve canlı tutabilmek için mutlak suret ile sıklıkla su ve cilt için PH değerine sahip bir sabun ile yıkamanız sivilce konusunda size yararlı olacaktır. Bunun dışında cildiniz için en zararlı unsurlardan biri de sigara ve alkol gibi ürünlerdir.
Bu nedenle de cildinize zarar veren bu sigara ve alkol ürünlerinden uzak durmanız sivilce konusunda sizlere oldukça yardımcı olabilecek bir diğer önem arz etmekte olan husustur. Aslında ufak bir detay olarak düşülse de, özellikle yüzünüze her dokunduğunuzda bakteri sayısının artmasına neden olacağınızdan dolayı, yüzünüze zorunlu olmadıkça dokunmakta kaçınmanız daha iyi olacaktır. En son olarak ise doktor tarafından önerilmeyen ilaçların kullanımından kaçınmalı ve terli olduğunuzda sık sık duş almanız gerekmektedir.
İlgili aramalar: sivilcesi olanlar nelere dikkat etmelidir? sivilce sorunu olanların dikkat etmesi gereken şeyler nelerdir?
Sivilce çıkmaması ve tamamen sade bir cilt için öncelikli olarak sağlıklı beslenme konusunda dikkatli olunması gerekmektedir. Çünkü sağlıklı beslenme, sağlık bir deri için en önemli başlıca etmenlerin başında gelmektedir. Bunun dışında derinin sürekli olarak kendini yenileyebilmesine olanak sağlayabilmek için bol bol su içilmesi gerekmektedir.
Gün içerisinde ufak çaplarda egzersizler sayesinde vücudunuzun oksijen olmasını ve dolayısı ile de nefes almasını sağlayarak, yenilenmesine yardımcı olabilirsiniz. Bunun dışında cildinizi sürekli olarak temiz ve canlı tutabilmek için mutlak suret ile sıklıkla su ve cilt için PH değerine sahip bir sabun ile yıkamanız sivilce konusunda size yararlı olacaktır. Bunun dışında cildiniz için en zararlı unsurlardan biri de sigara ve alkol gibi ürünlerdir.
Bu nedenle de cildinize zarar veren bu sigara ve alkol ürünlerinden uzak durmanız sivilce konusunda sizlere oldukça yardımcı olabilecek bir diğer önem arz etmekte olan husustur. Aslında ufak bir detay olarak düşülse de, özellikle yüzünüze her dokunduğunuzda bakteri sayısının artmasına neden olacağınızdan dolayı, yüzünüze zorunlu olmadıkça dokunmakta kaçınmanız daha iyi olacaktır. En son olarak ise doktor tarafından önerilmeyen ilaçların kullanımından kaçınmalı ve terli olduğunuzda sık sık duş almanız gerekmektedir.
İlgili aramalar: sivilcesi olanlar nelere dikkat etmelidir? sivilce sorunu olanların dikkat etmesi gereken şeyler nelerdir?
Parasentez Kimlere Yapılır?
Parasentez Kimlere Yapılır?
Karın zarı boşluğunda oluşan sıvı birikiminin boşaltılması veya azaltılması işlemi olan parasentez, bu noktadan alınan sıvının incelenmesiyle tanı koymak amaçlı oldukça elverişli bilgiler de vermektedir. Çeşitli rahatsızlıkların neden olabildiği bu sıvı birikimi, hastalığa bağlı olarak ortaya çıktığı için, hastalığın tanısının koyulmasında çok önemli bir yere sahiptir.Bebeklerde ve yetişkinlerde belirtilere göre uygulanabilen işlem; karın tümörleri, karaciğer sirozu, kalp sorunları ve kalp yetmezliği, karaciğere bağlı çeşitli diğer rahatsızlar gibi geniş bir yelpazedeki rahatsızlıklardan kaynaklanabilir. Bu nedenle ayırıcı tanı işleminin yapılabilmesi için parasentez işleminin sonucunda elde edilen sıvının tahlili yüksek önem taşımaktadır. Karın zarının fazla gerginleşmesi ve bazı durumlarda burada toplanan sıvının diyaframı etkileyerek solunumu engellemeye balaması sonuca başvurulan bir tedavi yoludur.
İlgili aramalar: parasentez kimlere yapılır? parasentez ne için yapılır?
Erkeklerde Hangi Bölgelere Lazer Epilasyon Yapılır?
Erkeklerde Hangi Bölgelere Lazer Epilasyon Yapılır?
Lazer epilasyon temiz pürüzsüz, açık renkli bir cilt üzerinde olması koşuluyla istenen her bölgeye uygulanabilmektedir. Güneşten yanmış, sivilceli, açık yara veya yaraların bulunduğu, traştan tahriş oluş, çeşitli kızarıklıkların bulunduğu ciltler üzerinde lazer epilasyon yapılmaması gerekir, bu durumdaki ciltlerde çeşitli komplikasyonların ve kalıcı lekelerin ortaya çıkmasına sebep olabilir.
Genel olarak erkeklerde lazer epilasyon en çok sakal üzerinde tercih edilebildiği gibi sırasıyla, burun üzeri, kaç arası, alın, göğüs bölgesi, boyun, ense, sırt bölgesi, kollar, el üzeri ve bacaklarda tercih edildiği gibi tüm vücut olarak uygulanması da tercih edilebiliyor. Göğüs bölgesine yapılan lazer epilasyon en çabuk şekilde sonuç veren epilasyon türüdür.
Lazer epilasyon yaptırmak için öncelikle bazı cilt testlerinin uygulanması gerekmektedir, bu testlerden alınan olumlu sonuçlara göre her bölgeye rahatlıkla lazer epilasyon uygulanabilir.
İlgili aramalar: erkekler hangi bölgelere lazer yaptırıyor? erkeklerde hangi bölgelere lazer epilasyon yapılıyor? erkekler nerelerine lazer yaptırır?
Lazer epilasyon temiz pürüzsüz, açık renkli bir cilt üzerinde olması koşuluyla istenen her bölgeye uygulanabilmektedir. Güneşten yanmış, sivilceli, açık yara veya yaraların bulunduğu, traştan tahriş oluş, çeşitli kızarıklıkların bulunduğu ciltler üzerinde lazer epilasyon yapılmaması gerekir, bu durumdaki ciltlerde çeşitli komplikasyonların ve kalıcı lekelerin ortaya çıkmasına sebep olabilir.
Genel olarak erkeklerde lazer epilasyon en çok sakal üzerinde tercih edilebildiği gibi sırasıyla, burun üzeri, kaç arası, alın, göğüs bölgesi, boyun, ense, sırt bölgesi, kollar, el üzeri ve bacaklarda tercih edildiği gibi tüm vücut olarak uygulanması da tercih edilebiliyor. Göğüs bölgesine yapılan lazer epilasyon en çabuk şekilde sonuç veren epilasyon türüdür.
Lazer epilasyon yaptırmak için öncelikle bazı cilt testlerinin uygulanması gerekmektedir, bu testlerden alınan olumlu sonuçlara göre her bölgeye rahatlıkla lazer epilasyon uygulanabilir.
İlgili aramalar: erkekler hangi bölgelere lazer yaptırıyor? erkeklerde hangi bölgelere lazer epilasyon yapılıyor? erkekler nerelerine lazer yaptırır?
20 Eylül 2013 Cuma
Yüzdeki Siyah Noktalar Nasıl Alınır?
Yüzdeki Siyah Noktalar Nasıl Alınır?
Yüzde oluşan yağ bezecikleri kir tutma konusunda oldukça hassastırlar, bu sebep yüz bölgesinin çok temiz tutulması siyah lekelerin ortaya çıkması konusundaki en önemli önlemdir. Normal ciltlerde çeşme suyu ile daha hassas olan ciltlerde içme suyu ile sıklıkla yıkanarak temizlenen yüzler siyah nokta sorunuyla en az karşılaşan ciltlerdir.
Yüzdeki siyah noktaların alınması için sıklıkla saf suyla temizlik yapmalı, buhar banyosu ile nemlendirmelisiniz. Bunun dışında halka arasında genellikle kullanılan yöntem olan, sıkma yöntemi cilt için birçok başka problemin ortaya çıkmasına neden olabilen en yanlış yöntemdir. Yüzünüzü temiz tutmanıza rağmen, belirli aralıklarla buhar banyosu yapmanıza ve bakım yapmanıza rağmen halen siyah noktalardan kurtulamıyorsanız veya abartılı büyüklükte siyah noktalar ortaya çıkıyorsa, mutlaka en kısa süre içerisinde bir cilt uzmanına başvurmanız gereklidir.
Yüzde oluşan yağ bezecikleri kir tutma konusunda oldukça hassastırlar, bu sebep yüz bölgesinin çok temiz tutulması siyah lekelerin ortaya çıkması konusundaki en önemli önlemdir. Normal ciltlerde çeşme suyu ile daha hassas olan ciltlerde içme suyu ile sıklıkla yıkanarak temizlenen yüzler siyah nokta sorunuyla en az karşılaşan ciltlerdir.
Yüzdeki siyah noktaların alınması için sıklıkla saf suyla temizlik yapmalı, buhar banyosu ile nemlendirmelisiniz. Bunun dışında halka arasında genellikle kullanılan yöntem olan, sıkma yöntemi cilt için birçok başka problemin ortaya çıkmasına neden olabilen en yanlış yöntemdir. Yüzünüzü temiz tutmanıza rağmen, belirli aralıklarla buhar banyosu yapmanıza ve bakım yapmanıza rağmen halen siyah noktalardan kurtulamıyorsanız veya abartılı büyüklükte siyah noktalar ortaya çıkıyorsa, mutlaka en kısa süre içerisinde bir cilt uzmanına başvurmanız gereklidir.
Sivilcelere İyi Gelen Kremler
Sivilcelere İyi Gelen Kremler
Çok çeşitli krem türleri sivilceler üzerinde hızlı ve etkili çözümler üretebilmektedir. Bu tespitle birlikte her kremin her cilt üzerinde aynı etkiyi yaratmadığının bilinmesi gereklidir. Cilt yapısının farklılığı ve sivilceye neden olan sebepler kişiden kişiye değişkenlik gösterdiğinden, bir kişi için oldukça etkili çözüm üreten krem, bir başka kişi için hiç eti yaratmamakla birlikte, aynı zamanda ciddi sorunlara da sebep olabilirler.Sivilceye neden olan sebebin doğru olarak belirlenmesi sonrası, sorunu ortadan kaldıracak türdeki önlemlerin ardından krem, losyon, maske ve haplar kullanılmalıdır. Bu anlamda mucize vaad ederek satılmakta olan kremler veya arkadaş ya da tanıdık önerisiyle kullanılacak kremlerden önemle sakınmalı ve mutlaka bir uzmanın yardımına başvurarak, onun önerisiyle gereken krem ve benzeri tedavi edici ürünü kullanmanızı tavsiye ederiz.
Doğru kremi kullanabilmek için, doğru teşhis gerektiği unutulmamalı ve uzman görüşü olmadan krem ve benzeri sivilce ilaçlarını kullanmamalısınız.
İlgili aramalar: sivilcelere iyi gelen kremler nelerdir? sivilceye hangi kremler sürülür?
Sivilceye Ne Sürülür?
SİVİLCEYE NE SÜRÜLÜR?
Sivilceler oldukça az önem gösterilen bir rahatsızlık türü olmasına, daha fazla önem gösterilmesi gereken rahatsızlıklardan biridir. Sivilceye bir rahatsızlık olmaktan öte bir sonuçtur ve bu sebeple tedavi edilebilmesi için, sivilceye neyin veya nelerin neden olduğu kesinlikle tespit edilmelidir. Neden belirlendikten sonra farklı etki mekanizmalarına sahip çeşitli ilaçlar, harici yolla veya ağız yolundan haplar yoluyla tedavi edilebilir.Sivilce iyileştirici etkisinin bulunduğu söylenmekte olan çeşitli losyon ve maskeler bulunmakla birlikte, bir uzman dermatolog görüşüne başvurmadan önce bu türlü tedavi yöntemlerine başvurmamanızı önemle tavsiye ediyoruz. Her cildin kendisine ait olan yapısı, farklı hassasiyetler içermektedir ve birçok farklı maddenin yaratacağı ters etkiler, cildinizde kalıcı hasarlar haline dönüşebilirler.
Tüm yöntemlerden önce, ciltteki yağ oranını dengelemeye yönelik olarak kükürt içeren, salisilik asit içerikli merhem ve losyonlar, uzman görüşüyle kullanılabilir. Bir başlangıç tedavisi olan bu losyon ve merhemler ciltteki fazla yağları alarak, temiz kalmasını ve dolayısıyla gözeneklerin açık kalmasını sağlayarak çeşitli birikintilerin cilt üzerinde oluşmamasını sağlamaktadır. Yüzeysel durumdaki sivilcelerde bu tür tedavi yöntemleri olumlu sonuçlar verebilmektedir. Bununla birlikte iltihaplı bir hal almış olan sivilceler, ancak çeşitli antibiyotik grubu ilaçlar ile tedavi edilebilmektedir. Antibiyotikler sivilcenin türüne göre merhem, losyon ve kremler şeklinde olabildiği gibi, ağız yoluyla alınan haplar şeklinde de olabilmektedir. Bu tür ilaçların kullanımı mutlaka bir dermatolog önerisiyle yapılmalıdır.
İlgili aramalar: sivilcelere ne sürülür? sivilceyi geçirmek için ne sürebilirim? sivilceye bir şey sürülür mü?
Metro Fm Top 40
2013 Metro Fm Top 40 Müzik listesi , Metro Fm Orjinal Top 40 Listesi , Metro Fm Top 40 , Metro Fm Radyo Top 40 , Metro Fm Müzik Listeleri , Metro Fm Top 40 Listesi , Metro Fm Yabancı Müzik Listeleri , Top müzik listeleri , Metro Fm Hot Chart , metro fm en çok çalanlar , metro fm en çok çalınan şarkılar , Metrofm de en çok dinlenilen müzik listeleri burda...
Metro Fm 2013 Top 40 Müzik listeleri
Metro Fm Top 40 | |
---|---|
1 | J Balvin - Tranquila |
2 | Will I & Justin Bieber - That Power |
3 | David Guetta & Ne-Yo - Play Hard |
4 | Arash & Sean Paul - She Makes Me Go |
5 | Pink - Just Give Me A Reason |
6 | Selena Gomez - Come & Get It |
7 | Macklemore - Cant Hold Us |
8 | Demi Lovato - Heart Attack |
9 | Daft Punk - Get Lucky |
10 | Nelly Furtado - Waiting For The Night |
11 | Maitre Gims - Bella |
12 | Major Lazer & Busy Signal - Watch Out |
13 | Pitbull - Feel This Moment |
14 | Macklemore & Wanz - Thrift Shop |
15 | Pitbull & JLo - Live It Up |
16 | Inna - More Than Friends |
17 | Carly Rae Jepsen - Tonight Im Getting |
18 | Justin Timberlake - Mirrors |
19 | Justin Bieber - All Around The World |
20 | Bruno Mars - Locked Out Of Heaven |
21 | Jason Derulo - The Other Side |
22 | Lana Del Rey - Young and Beautiful |
23 | Robin Thicke - Blurred Lines |
24 | Alexandra Stan - All My People |
25 | Carolina Marquez - Sing La La La |
26 | The Wanted - Walks Like Rihanna |
27 | Bruno Mars - Treasure |
28 | Avicii & Aloe Blacc - Wake Me Up |
29 | Britney Spears - Ooh La La |
30 | Kesha & Will I - Crazy Kids |
31 | Calvin Harris - Thinking About You |
32 | Pink & Lily Allen - True Love |
33 | Selena Gomez - Slow Down |
34 | Italo Brothers - This Is Nightlife |
35 | Sak Noel - Party On My Level |
36 | Olly Murs - Dear Darlin |
37 | Wıll I Am - Bang Bang |
38 | Rihanna & David Guetta - Right Now |
39 | Two Chainz & Wiz Khalifa - We Own It |
40 | Dj Assad & Mohombi - Addicted |
Hazırlayan Müzikliste: Müzik Listeleri / Güncelleme: 12.11.2013 / Kaynak: Metro FM
© Müzik Listeleri Bilgilendirme Amaçlı Eklenmiştir!...Sayfamızda İndirme ve Dinleme Hizmetimiz Yoktur!.
19 Eylül 2013 Perşembe
Emziren Anneler Hangi İlaçları Kullanabilir?
Emziren Anneler Hangi İlaçları Kullanabilir?
Emziren annelerin çeşitli olumsuz durumlar ve sağlık sorunları nedeni ile bazı durumlarda ilaç kullanması gerekli olabilmektedir. Ancak emzirme döneminde olan annelerin ilaç kullanımı konusunda dikkatli olması gerekmektedir. Annelerin özellikle emzirme dönemleri içerisinde kullanabileceği ilaçların bulunması gibi kullanamayacağı ilaçlarda bulunmaktadır. Çünkü bazı ilaçlar bebeklere zarar verebilecek bir niteliğe sahip olabilmektedirler.
Emzirme döneminde vücuda uygulanan ilaçlar yerine lokal ilaçlar tercih edilmelidir. Örnek verecek olursak astım tedavisinde inhalasyon ile akciğerlere çekilerek kullanılmakta olan ilaçlar, güvenli sayılabilen ilaçlardandır. Bunun dışında deriye krem şeklinde uygulanan ilaçlar, göze ve kulağa damlatılan ilaçlar lokal uygulamalı ilaçlar olduğu için, annenin kanında belirli bir seviyenin üzerine çıkmadıkları için güvenli düzeye sahip olan ilaçlardır.
Annenin emzirme döneminde vitamin ve mineral içeren ilaçları kullanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Fakat bu noktada annelerin dikkat etmesi gerekli olan bir nokta ise, benzer ilaçları yani vitamin ve mineral içeren ilaçların bebek tarafından da kullanılması durumunda anne sütü ile de bunların tekrardan bunların bebeğe geçebileceği ve bebekte yüksek miktarlara çıkabileceği unutulmamalıdır.
Böyle durumlarda ise bebeğin vitaminini kesmeden annenin kendi aldığı vitaminleri azaltması ve kesmesi daha uygun bir tercih olacaktır. Mide yanması gibi şikayetler nedeni ile kullanılmakta olan antiasit ilaçlar ve kabızlık tedavisinde kullanılmakta olan ilaçlar, ağız yolu ile alınmasına karşın annelerin emzirme dönemlerinde güvenli sayılabilen ilaçlardır.
İlgili aramalar: emziren anneler hangi ilaçları kullanabilir? emziren anneler ne tür ilaçlar alabilir?
Emziren annelerin çeşitli olumsuz durumlar ve sağlık sorunları nedeni ile bazı durumlarda ilaç kullanması gerekli olabilmektedir. Ancak emzirme döneminde olan annelerin ilaç kullanımı konusunda dikkatli olması gerekmektedir. Annelerin özellikle emzirme dönemleri içerisinde kullanabileceği ilaçların bulunması gibi kullanamayacağı ilaçlarda bulunmaktadır. Çünkü bazı ilaçlar bebeklere zarar verebilecek bir niteliğe sahip olabilmektedirler.
Emzirme döneminde vücuda uygulanan ilaçlar yerine lokal ilaçlar tercih edilmelidir. Örnek verecek olursak astım tedavisinde inhalasyon ile akciğerlere çekilerek kullanılmakta olan ilaçlar, güvenli sayılabilen ilaçlardandır. Bunun dışında deriye krem şeklinde uygulanan ilaçlar, göze ve kulağa damlatılan ilaçlar lokal uygulamalı ilaçlar olduğu için, annenin kanında belirli bir seviyenin üzerine çıkmadıkları için güvenli düzeye sahip olan ilaçlardır.
Annenin emzirme döneminde vitamin ve mineral içeren ilaçları kullanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Fakat bu noktada annelerin dikkat etmesi gerekli olan bir nokta ise, benzer ilaçları yani vitamin ve mineral içeren ilaçların bebek tarafından da kullanılması durumunda anne sütü ile de bunların tekrardan bunların bebeğe geçebileceği ve bebekte yüksek miktarlara çıkabileceği unutulmamalıdır.
Böyle durumlarda ise bebeğin vitaminini kesmeden annenin kendi aldığı vitaminleri azaltması ve kesmesi daha uygun bir tercih olacaktır. Mide yanması gibi şikayetler nedeni ile kullanılmakta olan antiasit ilaçlar ve kabızlık tedavisinde kullanılmakta olan ilaçlar, ağız yolu ile alınmasına karşın annelerin emzirme dönemlerinde güvenli sayılabilen ilaçlardır.
İlgili aramalar: emziren anneler hangi ilaçları kullanabilir? emziren anneler ne tür ilaçlar alabilir?
Emziren Anneler Antibiyotik Kullanabilir Mi?
Emziren anneler antibiyotik kullanabilir mi?
Emziren annelerin, kendilerini ve özellikle bebeklerini koruyabilmeleri için mutlak suret ile daha dikkatli hareket etmesi gerekmektedir. Bu konuda annelerin dikkatli olması gereken pek çok husus bulunmaktadır. Ancak özelikle emziren anneler ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli hareket etmesi gerekmektedir.
Bu durumda da antibiyotik konusu çok daha fazla ön plana çıkmaktadır. Anneler çocuklarını emzirdikleri dönemler içerisinde bir enfeksiyon ile karşı karşıya kaldıkları durumlarda antibiyotik kullanıma durumunda kalabilmektedirler. Bu noktada annelerin kullandıkları antibiyotiklere çok daha büyük bir özen göstermesi ve kullanacakları antibiyotik seçimi konusunda daha dikkatli olması gerekmektedir.
Bu gibi durumlarda annelerin, bebeklerde etki yaratmayacak ya da oluşturmayacak olan penisilin grubu veya makro bitler grubundaki antibiyotik çeşitleri bebeklerde de rahatlıkla kullanılabildiği gibi, annelerin emzirme dönemlerinde ihtiyaçları doğrultusunda kullanılması bir sorun ortaya çıkarmayacaktır. Bu tür durumlarda ilaçların kullanımı konusunda dozun, yetişkinler için ideal doz seviyesinin kullanılması uzmanlar tarafından tavsiye dilmektedir.
Çünkü bu dozun altındaki kullanımlarda, annede bulunan enfeksiyon bundan etkilenmeyeceği için mutlaka gerekli dozda kullanılması gerekmektedir. Bu tür ilaçlar anne sütüne geçmektedirler ve bebeğin kanında da bu maddeler bulunabilmektedir. Bu maddelerin yan etkileri arasında bebekte ağızda pamukçuk enfeksiyonu veya ishal oluşumu gibi durumlar ile karşı karşıya kalınabilmektedir.
Bebeklerdeki enfeksiyon ile karşı karşıya kalındığında kullanılmakta olan antibiyotikler, anneler tarafından da kullanılabilmektedir. Zaten uzmanlar tarafından bu tür antibiyotikler, emzirme dönemlerinde annelere önerilmektedir.
İlgili aramalar: emziren anneler antibiyotik kullanabilir mi? bebek emzirenler antibiyotik ilaç alabilir mi? emzirirken antibiyotik içilir mi?
Emziren annelerin, kendilerini ve özellikle bebeklerini koruyabilmeleri için mutlak suret ile daha dikkatli hareket etmesi gerekmektedir. Bu konuda annelerin dikkatli olması gereken pek çok husus bulunmaktadır. Ancak özelikle emziren anneler ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli hareket etmesi gerekmektedir.
Bu durumda da antibiyotik konusu çok daha fazla ön plana çıkmaktadır. Anneler çocuklarını emzirdikleri dönemler içerisinde bir enfeksiyon ile karşı karşıya kaldıkları durumlarda antibiyotik kullanıma durumunda kalabilmektedirler. Bu noktada annelerin kullandıkları antibiyotiklere çok daha büyük bir özen göstermesi ve kullanacakları antibiyotik seçimi konusunda daha dikkatli olması gerekmektedir.
Bu gibi durumlarda annelerin, bebeklerde etki yaratmayacak ya da oluşturmayacak olan penisilin grubu veya makro bitler grubundaki antibiyotik çeşitleri bebeklerde de rahatlıkla kullanılabildiği gibi, annelerin emzirme dönemlerinde ihtiyaçları doğrultusunda kullanılması bir sorun ortaya çıkarmayacaktır. Bu tür durumlarda ilaçların kullanımı konusunda dozun, yetişkinler için ideal doz seviyesinin kullanılması uzmanlar tarafından tavsiye dilmektedir.
Çünkü bu dozun altındaki kullanımlarda, annede bulunan enfeksiyon bundan etkilenmeyeceği için mutlaka gerekli dozda kullanılması gerekmektedir. Bu tür ilaçlar anne sütüne geçmektedirler ve bebeğin kanında da bu maddeler bulunabilmektedir. Bu maddelerin yan etkileri arasında bebekte ağızda pamukçuk enfeksiyonu veya ishal oluşumu gibi durumlar ile karşı karşıya kalınabilmektedir.
Bebeklerdeki enfeksiyon ile karşı karşıya kalındığında kullanılmakta olan antibiyotikler, anneler tarafından da kullanılabilmektedir. Zaten uzmanlar tarafından bu tür antibiyotikler, emzirme dönemlerinde annelere önerilmektedir.
İlgili aramalar: emziren anneler antibiyotik kullanabilir mi? bebek emzirenler antibiyotik ilaç alabilir mi? emzirirken antibiyotik içilir mi?
18 Eylül 2013 Çarşamba
Bebeklerde Gelişme Geriliği Nedir?
Bebeklerde Gelişme Geriliği Nedir?
Tıbben bebeklerin nörolojik gelişimlerinde beklenen, belli haftalarda, aylarda görülmesi zorunlu olan bazı bulgular vardır. Örnek olarak bir bebek bilinçli olarak gülümsemeye altı veya sekiz haftalıkken başlar, bu haftalarda bebeklerin yüzüne dikkatli bir şekilde bakıldığında ve konuşulduğunda bebeğin buna karşılık olarak size bakması ve bilinçli olarak gülümsemesi gerekir. Üç aya ulaşmış bir bebeğin başını kontrol edebilmeye başlaması, altı aylıkken destekli, sekiz aylıkken desteksiz tutunmaya başlaması, dokuz aylıkken dönmelere başlaması, en geç on beş aylıkken bağımsız olarak yürümeye başlaması bu bulguların bazılarıdır.Benzeri olarak bebeklerin gelişim aşamalarında onlardan beklenen belli dönemlerde ortaya çıkması gereken bulguların, olağan bir süreç izlemesi gerekmektedir. Bu bulguların zamanında ortaya çıkmaması veya zamanından daha sonra ortaya çıkması durumunda, bebeklerin gelişimlerinde bir gecikmeye neden olur. Bu gecikmeye tıp dilinde bebeklerde gelime geriliği adı verilir. Çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilen gelişim geriliği, bu zamansal gelişme bulgularının dikkatle izlenmesini ve yaşanan gecikmelerde mutlaka uzman yardımına başvurulmasını gerektirir. Gelişim geriliğinin nedenlerinin uzman görüşü ile tespit edilmesi, bebeklerin gelişmelerinde yaşamları boyunca etkilenebilecekleri rahatsızlıkların ortadan kaldırılmasını sağlar.
İlgili aramalar: bebeklerde gelişme geriliği nedir?
Alkolle İlaç Alınır Mı?
Alkolle ilaç alınır mı?
Aslında uzmanlar bu konuda insanların, olabildiğince ilaçları su ile birlikte içmeleri konusunda uyarmaktadır. Ancak bunun dışında insanların özellikle alkol ile birlikte ilaç kullanımlarına oldukça dikkat etmesi, yine uzmanlar tarafından insanlara oldukça sık olarak hatırlatılmaktadır.
Çünkü özellikle bazı ilaçların alkol ile kullanılması durumunda, farklı etkileşimlerin ortaya çıkmasına ve daha büyük boyutlarda sağlık sorunları ile karşı karşıya kalınabilmesine meydan verebilmektedir. Bu sebep dolayısı ile insanların kullanmakta oldukları ilaçların, alkol ile etkileşimlerinin olup olmadığına mutlak suret ile dikkat etmesi gerekmektedir.
Hatta insanların alkol ile kullanacakları ilaçların, alkol ile etkileşimlerinin olup olmadığını prospektüsü okumalı ya da eczaneye danışmalı veya ilacı kendisine veren doktoruna danışması oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Bunun aksi durumlardan yanlış ve bilinçsiz alkol ve ilaç kullanımı hiç beklenmeyen anlarda hiç beklenmedik ve oldukça hayati risk taşıyan sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
İlgili aramalar: alkolle ilaç alınır mı? alkollüyken ilaç kullanılır mı? içki içtikten sonra ilaç içilir mi?
Aslında uzmanlar bu konuda insanların, olabildiğince ilaçları su ile birlikte içmeleri konusunda uyarmaktadır. Ancak bunun dışında insanların özellikle alkol ile birlikte ilaç kullanımlarına oldukça dikkat etmesi, yine uzmanlar tarafından insanlara oldukça sık olarak hatırlatılmaktadır.
Çünkü özellikle bazı ilaçların alkol ile kullanılması durumunda, farklı etkileşimlerin ortaya çıkmasına ve daha büyük boyutlarda sağlık sorunları ile karşı karşıya kalınabilmesine meydan verebilmektedir. Bu sebep dolayısı ile insanların kullanmakta oldukları ilaçların, alkol ile etkileşimlerinin olup olmadığına mutlak suret ile dikkat etmesi gerekmektedir.
Hatta insanların alkol ile kullanacakları ilaçların, alkol ile etkileşimlerinin olup olmadığını prospektüsü okumalı ya da eczaneye danışmalı veya ilacı kendisine veren doktoruna danışması oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Bunun aksi durumlardan yanlış ve bilinçsiz alkol ve ilaç kullanımı hiç beklenmeyen anlarda hiç beklenmedik ve oldukça hayati risk taşıyan sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
İlgili aramalar: alkolle ilaç alınır mı? alkollüyken ilaç kullanılır mı? içki içtikten sonra ilaç içilir mi?
Alınan İlaç Anne Sütüne Geçer Mi?
Alınan ilaç anne sütüne geçer mi?
Annelerin özellikle emzirme dönemlerinde bebeklerinin sağlıklarını koruyabilmesi için ilaç kullanımında çok daha dikkatli hareket etmesi ve bilinçsiz olarak ilaç kullanımından kaçınması gerekmektedir. Çünkü uzmanlar annelerin kullanacakları her çeşit ilacın anne sütü vasıtası ile emzirme esnasında geçebileceğini belirtmektedirler.
Bu neden dolayısı ile mutlak suret ile annelerin kendi sağlık sorunları nedeni ile ilaç kullanmadan önce doktoruna danışması gerekmektedir. Ancak anneler ilaç kullanımı konusunda misal olarak, antibiyotiklerde penisilin grubu veya makrobitler grubundaki antibiyotik çeşitlerini kullanması gerekmektedir. Çünkü bu antibiyotik türleri çocuklarda görülebilecek enfeksiyonlar içinde kullanılabilmektedir. Bu noktada annenin kullandığı ilaçların, anne sütü ile bebeğe geçtiği konusunun mutlak suret ile akılda tutulması bebeğin sağlığının korunabilmesi için gereklidir.
İlgili aramalar: ilaç anne sütüne geçer mi? emzirme döneminde ilaç içilir mi?
Annelerin özellikle emzirme dönemlerinde bebeklerinin sağlıklarını koruyabilmesi için ilaç kullanımında çok daha dikkatli hareket etmesi ve bilinçsiz olarak ilaç kullanımından kaçınması gerekmektedir. Çünkü uzmanlar annelerin kullanacakları her çeşit ilacın anne sütü vasıtası ile emzirme esnasında geçebileceğini belirtmektedirler.
Bu neden dolayısı ile mutlak suret ile annelerin kendi sağlık sorunları nedeni ile ilaç kullanmadan önce doktoruna danışması gerekmektedir. Ancak anneler ilaç kullanımı konusunda misal olarak, antibiyotiklerde penisilin grubu veya makrobitler grubundaki antibiyotik çeşitlerini kullanması gerekmektedir. Çünkü bu antibiyotik türleri çocuklarda görülebilecek enfeksiyonlar içinde kullanılabilmektedir. Bu noktada annenin kullandığı ilaçların, anne sütü ile bebeğe geçtiği konusunun mutlak suret ile akılda tutulması bebeğin sağlığının korunabilmesi için gereklidir.
İlgili aramalar: ilaç anne sütüne geçer mi? emzirme döneminde ilaç içilir mi?
17 Eylül 2013 Salı
Rahim Nasıl Alınır?
RAHİM NASIL ALINIR?
Bu yazıda rahim alma ameliyatı görüntüleri yoktur. Ameliyatın ne gibi tekniklerle yapıldığı ve ameliyat sırasındaki işlemler kısaca anlatılmaktadır.
Rahim ameliyat ile alınır. Rahim alma ameliyatı çeşitli nedenlerle yapılmaktadır. Bu nedenler; myom, rahim iç tabakası hastalıkları, endometrioz hastalığı, rahim sarkması gibi nedenlerdir. Rahim alınma ameliyatı (histerektomi) hazneden (vajinadan) ya da karından kesi ile ya da karına açılan delikler ve optik cihaz kullanımı ile kapalı yöntem yardımıyla (laparoskopik) yapılabilir. Bu ameliyat sırasında yumurtalıklar tek ya da çift taraflı alınabilir. Ameliyat sırasında rahimi leğen kemiği boşluğu içerisinde tutan bağlar ve damarlar tutulup bağlandıktan sonra, yapılan kesilerle rahim ve/veya yumurtalıklar dışarıya çıkarılır.
İlgili aramalar: rahim nasıl alınır? rahim alma nasıl olur? rahim alma ameliyatı nasıl yapılır?
Bu yazıda rahim alma ameliyatı görüntüleri yoktur. Ameliyatın ne gibi tekniklerle yapıldığı ve ameliyat sırasındaki işlemler kısaca anlatılmaktadır.
Rahim ameliyat ile alınır. Rahim alma ameliyatı çeşitli nedenlerle yapılmaktadır. Bu nedenler; myom, rahim iç tabakası hastalıkları, endometrioz hastalığı, rahim sarkması gibi nedenlerdir. Rahim alınma ameliyatı (histerektomi) hazneden (vajinadan) ya da karından kesi ile ya da karına açılan delikler ve optik cihaz kullanımı ile kapalı yöntem yardımıyla (laparoskopik) yapılabilir. Bu ameliyat sırasında yumurtalıklar tek ya da çift taraflı alınabilir. Ameliyat sırasında rahimi leğen kemiği boşluğu içerisinde tutan bağlar ve damarlar tutulup bağlandıktan sonra, yapılan kesilerle rahim ve/veya yumurtalıklar dışarıya çıkarılır.
İlgili aramalar: rahim nasıl alınır? rahim alma nasıl olur? rahim alma ameliyatı nasıl yapılır?
Emziren Anneler Alkol Alabilir Mi?
Emziren Anneler Alkol Alabilir Mi?
Annelerin yediklerinden kullanacakları ilaçlara kadar oldukça dikkatli bir şekilde hareket etmesi gerekli olan emzirme dönemi içerisinde alkol kullanımı aslında hiç de uygun bir durum olmayacaktır.
Günümüzde uzmanlar ve doktorlar tarafından annelerin, özellikle emzirme dönemleri içerisinde başta alkol ve sigara tüketimlerinin bebeğe oldukça zararlı olabileceği uyarısında bulunmaktadırlar. Anneler emzirme dönemleri içerisinde alkol kullandıkları takdirde, süt ile alkolün bebeğe geçmesi ve bebeğe zarar vermesi çok yüksek bir risk arz etmektedir.
Ancak bazı uzmanlar annelerin, emzirme dönemlerinde annelerin alkol kullanımı konusunda kararı kendisinin vermesi gerektiği hususunda da birleşmektedirler. Buna göre bir içecekten sonra alkol vücut içerisinde 2 saat kadar kalmaktadırlar. Böyle durumlarda annelerin iki saatten daha fazla bebeklerini emzirmemelerini önermektedirler.
İlgili aramalar: emziren anneler alkol alabilir mi? emzikli anneler içki içebilir mi? bebek emzirenler alkol kullanabilir mi?
Annelerin yediklerinden kullanacakları ilaçlara kadar oldukça dikkatli bir şekilde hareket etmesi gerekli olan emzirme dönemi içerisinde alkol kullanımı aslında hiç de uygun bir durum olmayacaktır.
Günümüzde uzmanlar ve doktorlar tarafından annelerin, özellikle emzirme dönemleri içerisinde başta alkol ve sigara tüketimlerinin bebeğe oldukça zararlı olabileceği uyarısında bulunmaktadırlar. Anneler emzirme dönemleri içerisinde alkol kullandıkları takdirde, süt ile alkolün bebeğe geçmesi ve bebeğe zarar vermesi çok yüksek bir risk arz etmektedir.
Ancak bazı uzmanlar annelerin, emzirme dönemlerinde annelerin alkol kullanımı konusunda kararı kendisinin vermesi gerektiği hususunda da birleşmektedirler. Buna göre bir içecekten sonra alkol vücut içerisinde 2 saat kadar kalmaktadırlar. Böyle durumlarda annelerin iki saatten daha fazla bebeklerini emzirmemelerini önermektedirler.
İlgili aramalar: emziren anneler alkol alabilir mi? emzikli anneler içki içebilir mi? bebek emzirenler alkol kullanabilir mi?
Parasentez Nasıl Yapılır?
PARASENTEZ NASIL YAPILIR
Karın zarı boşluğunda bulunan serbest sıvının boşaltılmasına yönelik girişim olarak yapılmakta olan parasentez işlemi, sıvının boşaltılmasının yanı sıra kanın içerisinde en iyi değerlendirme yapılabilecek örneğin alınabilmesine imkan sağlamakta olan bir işlemdir.Parasentez işlemi genel olarak 15 ila 30 dakika arasında sürebilmekte olan bir cerrahi işlemdir. Ancak bu noktada bazı durumlarda sıvının boşaltılması işlemi daha önceden planlanmış ise parasentez süresi çok daha kısa sürmektedir. Parasentez işlemi, hasta sırt üstü yatar vaziyete getirilerek yapılmaktadır. Steril şartlar içerisinde antiseptik bir madde ile girişin yapılması gerekli olan bölge temizlenmektedir.
Bu noktada göbek ile kalçanın en çıkıntılı bölgesi arasında kalçaya daha yakında olan bir yerden damar yolu açmak amacı ile kullanılmakta olan iğneler vasıtası ile karın zarları arasında giriş yapılmaktadır. Bu işlemde karın içerisinde yer alan kandaki sıvıdan alınan örnek bir mikroskopta incelenmektedir. Daha sonra kültür ve biyokimyasal analiz işlemleri yapılmaktadır. Bu işlem esnasında sıvının çok fazla olduğu anlaşılır ise cerrah tarafından iğnenin ucuna bir hortum takılarak sıvı boşaltılmaktadır.
İlgili aramalar: parasentez nasıl yapılır? parasentez nasıl olur?
Hipertonisite Nedir?
HİPERTONİSİTE
Kaslarda artan gerilim sonucu sertleşme şeklinde tarif edilebilecek olan hipertonisite, yeni doğan bebeklerde oldukça yaygın olarak görülmektedir. Kromozomal veya serebral patolojiler, enfeksiyon, bazı ilaçların etkileri, beyin kanaması gibi etkenlerle görülen hipertonisite yaşayan bebeklerde,eklem kontraktürü, beslenme zorluğu ve genel rahatsızlıklar görülür.Kronik sırt ağrısı hipertonisitenin diğer bulgularından biridir. Fiziksel hasar, duygusal aşırı strese bağlı olarak ta ortaya çıkabilir. Hipertonisite ayrıca, Parkinson ve Huntington hastalıkları gibi bazal ganglia nörolojik bozuklukları ile bağlantılıdır. Hipertonisite genel olarak tek başına bir rahatsızlık olmadığı gibi, bazı başka rahatsızlığın etkisi olarak ortaya çıkabilir. Bu sebeple neden olan diğer rahatsızlıkların erken teşhisi tedavisinin olumlu sonuçlanması açısından çok önemlidir.
İlgili aramalar: hipertonisite nedir? hipertonik ne demek?
15 Eylül 2013 Pazar
Hipoaktif Nedir?
HİPOAKTİF
Son yıllarda sıklıkla kullanılmakta olan hiperaktif kavramının karşıtı olan tanımlamadır. Aşırı hareketli, yerinde duramayan çocuklar için sıklıkla kullanılmakta olan hiperaktifliğin karşıtı olarak, durağan, sakin ve dikkat kaybı yaşayan ve çok ağır hareket eden çocuklar için kullanılan tanımlamadır. Bu durum genellikle çocuğun sakin ve ağırbaşlı yaşamı sebebiyle ebeveynlerin dikkatinden de kaçmasına sebep olur.Tembel, söyleneni yapmayan, söyleneni unutan, sürekli olarak geç kalan, dağınık olan, aşırı isteksizlik gösteren, sürekli erteleme eğiliminde olan, unutkan, hassas ve alıngan olan bu tür çocuklar, aileleri tarafından bunun bir rahatsızlık olduğu bilinmediği içinde çeşitli baskı ve cezalara maruz kalırlar. Kız çocuklarında erkek çocuklara göre daha sık görüldüğü tespit edilmiş olan hipoaktiflik, okul yaşamı ve sosyal yaşamda birçok zorluğun yaşanmasına sebep olur.
Ayrıca tıpta zayıf hareket eden bebeklere de hipoaktif bebek denir.
14 Eylül 2013 Cumartesi
Bıngıldak Nerededir?
Bıngıldak Nerededir?
Halk dilinde bıngıldak olarak bilinen, yeni doğmuş bebeklerin kafatasının üst ortasında yer alan fontanel bağ dokusundan oluşmaktadır. Bir bebeğin kafatasında altı ayrı bölgede bulunan bu bağ dokuları, bebeğin doğum sıranda kafasına esneklik kazandırarak, daha kolay bir doğum olmasına sebep olur. Aynı zamanda hızla büyüyen kafaları ve beyinlerinin, bu hızlı büyümeye daha kolay adapte olmasını sağlarlar.
Halk dilinde en çok bebeğin kafasının üst orta kısmında yer alan yumuşak kısım bıngıldak olarak tanımlanır. Dışarıdan en fazla hissedilen bu üst orta kısım dışında, bebeğin kafatasını çevreleyerek kafatası kemiklerinin ayrı ve esnek olmasını sağlayan altı ayrı bıngıldak vardır. Üst orta kısımdaki bıngıldak ta yaşanan değişimler, içe çökmesi veya dışarıya doğru olması bazı rahatsızlıkların dıştan tespit edilmesini sağlamaktadır.
İlgili aramalar:bıngıldak nerededir? bıngıldak neresidir? bıngıldak kafanın neresinde bulunur? fontanel nerede olur?
Halk dilinde bıngıldak olarak bilinen, yeni doğmuş bebeklerin kafatasının üst ortasında yer alan fontanel bağ dokusundan oluşmaktadır. Bir bebeğin kafatasında altı ayrı bölgede bulunan bu bağ dokuları, bebeğin doğum sıranda kafasına esneklik kazandırarak, daha kolay bir doğum olmasına sebep olur. Aynı zamanda hızla büyüyen kafaları ve beyinlerinin, bu hızlı büyümeye daha kolay adapte olmasını sağlarlar.
Halk dilinde en çok bebeğin kafasının üst orta kısmında yer alan yumuşak kısım bıngıldak olarak tanımlanır. Dışarıdan en fazla hissedilen bu üst orta kısım dışında, bebeğin kafatasını çevreleyerek kafatası kemiklerinin ayrı ve esnek olmasını sağlayan altı ayrı bıngıldak vardır. Üst orta kısımdaki bıngıldak ta yaşanan değişimler, içe çökmesi veya dışarıya doğru olması bazı rahatsızlıkların dıştan tespit edilmesini sağlamaktadır.
İlgili aramalar:bıngıldak nerededir? bıngıldak neresidir? bıngıldak kafanın neresinde bulunur? fontanel nerede olur?
Bıngıldak Nedir?
BINGILDAK
Yeni doğmuş bebeklerin saçlı derinin altında bulunan yumuşak bölüm olarak bilinen bıngıldak, aslında henüz kemik gelişimi tamamlanmamış, eklemlerin gelişmediği kafatasındaki altı ayrı fontanel olarak bilinen bağ dokusudur. Bu fontanallerin dışarıdan sadece iki tanesi ancak özellikle üst orta bölümde yer alanı halk dilinde bıngıldak olarak adlandırılmaktadır.Bıngılgakların iki ana görevi vardır, doğumlar sırasında hızla büyümüş olan bebeğin kafasının, doğum kanalından geçmesini kolaylaştırır, hafif bir şekil değişikliği yaşayarak, doğum kanalından kolayca geçmesini sağlar ve hızla büyüyen bebeğin başının ve beyninin bu hızla gelişimine kafatasının ayak uydurmasına zemin hazırlar.
Bıngıldak olarak bilinen fontanellerin, bebeğin doğumundan itibaren en erken iki veya üç ay, en geç bir yıl veya on sekiz ay içerisinde kapanması, yani kemik haline dönüşmesi gerekir. Bu süreler içerisinde bıngıldağın kapanmadığı bebeklerin tiroid veya herhangi bir kemik probleminin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
Ufak temaslar veya dokunmalar yoluyla bıngıldak zarar görmez, bu bağ dokusunun zarar görmesi için oldukça büyük bir travmanın yaşanması gereklidir.
İlgili aramalar: bıngıldak nedir?
13 Eylül 2013 Cuma
Parasentez Neden Yapılır?
Parasentez Neden Yapılır?
Karın zarı boşluğu içerisinde yer almakta olan serbest sıvının boşaltılması ya da örneğinin alınabilmesi amacı ile yapılmakta olan bir cerrahi girişimdir. Cerrahi olarak yapılmakta olan bu parasentez işleminin yapılması gerektiren durumlar bulunmaktadır. Bu noktada ağır karaciğer, bağırsak hastalıkları, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği, kanser gibi hastalıklar karın zarları arasına sıvı birikmesine ve karında şişliğe yol açması nedeni ile yapılması kaçınılmazdır.
Bu noktada parasentez işleminin yapılması karında oluşan şişliğin bazen hastanın nefes alıp vermesini zorlaştıracak kadar çok olmasına neden olabilmesi gibi nedenler dolayısı ile yapılması gerekmektedir. Karın içerisinde birikmiş olan sıvının hastanın solunumunu zorlaştıracak düzeye ulaştığı durumlarda ya da bu duruma neden olan hastalığın tanı işleminin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan durumlar dahilinde sıvının boşaltılması ve incelenmesi gerekli olabilmektedir.
İlgili aramalar: parasentez neden yapılır? parasentez ne için yapılır?
Parasentez Nedir?
PARASENTEZ
En bilinen adı ile ya da halk arasında yaygın olarak kullanılmakta olan adı ile karından sıvı alma ameliyatı olarak bilinen parasentez, serbest periton sıvısı bulunan hastalar için oldukça gerekli ve yararlı bilgiler alınabilmesine olanak sağlamaktadır. Tanı ya da tedavi amacı ile cerrahlar tarafından, özel bir iğne vasıtası ile karın duvarından içeriye girilerek kanın içerisinde yer alan sıvıdan örnek alınabilmesi ya da sıvının boşaltılması işlemi olarak tanımlanabilmektedir.
En değerli bulgu her daim serbest kan ya da enfekte asit ile sağlanabilmektedir. Bu noktada kan, safra ve bağırsak içeriğinin aspirasyonu, acil laparotomi için kesin endikasyon olduğu bilinmektedir. Bunun dışında ise spontan bakteryel peritonit, tüberküloz peritoniti ya da filoz asit gibi cerrahi girişim gerektiren durumlar için enfekte asit aspirasyonu tanının gerçekleştirilebilmesi konusunda oldukça yardımcı olabilmektedir.
Kuldosentez ise şüpheli korpus luteum kisti rüptürlerinde tanı için en yararlı bilgilerin alınabilmesine oldukça büyük bir fayda sağlamaktadır. Ancak bu noktada hastanın durumu, yaşı, cinsiyeti gibi bilgilerin yanı sıra daha pek çok cerrahi detay oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Parasentez; karaciğer sirozu, karın tümörleri, ilerlemiş ağır kalp yetmezliği gibi durumlarda hastaya uygulanmakta olan bir cerrahi işlemdir.
İlgili aramalar: parasentez nedir? parasentez ne demek?
Show Radyo'ya Büyük Transfer
Alem fm'den Ayrılmak zorunda kalan radyocular,
21.Ekim.2013 itibaren Show Radyo'da aynı saatlerinde dinleye bilirsiniz.
Nihat’la Muhabbet,Nihat Sırdar Haftaiçi hergün Saat 07.00 - 09:00 Arası sizlerle.
Nihat’la Sivrisinek, Haftaiçi hergün Saat 18.00 - 20:00 Arası sizlerle.
Güçlü Mete İle Kripto Odası Haftaiçi hergün Saat 09.00 - 10:00 Arası sizlerle.
Zekirdek Haftaiçi hergün 16.00-18.00 arasında.
Zeki Kayhan Coşkun / Matrax programı Haftaiçi hergün 22.00-02.00 Arası sizlerle.
Show Radyo Frekansları:
İstanbul 89.8, Ankara 88.8, İzmir 89.6,Bursa 89.8,Antalya 89.7,Adana 89.6, Trabzon 100.4,Konya 89.9
Show Radyo Uydu Frekansı:
Turksat 3A Uydusu Frekans: 11555 Dikey (V) 27500
SHOW RADYO DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
12 Eylül 2013 Perşembe
Ense Kılları Lazerle Alınır Mı?
Erkeklerde Ense Kılları Lazerle Alınır Mı?
Lazer epilasyon cilt altına veya cilt üzerine geçici komplikasyonlar dışında probleme neden olmayan bir uygulamadır. Lazer epilasyon başvurularınız sırasında cildinizin durumuyla ilgili olarak bir takım sağlık testlerinden geçmeniz ve bu testlerin olumlu sonuçlarına bağlı olarak yapılır. Tahriş olmamış, sivilce, kızarıklık, güneş yanığı, açık yara ve benzeri cilt dengesizliklerin bulunmadığı her bölgeye testlerin olumlu çıkması sonucunda lazer epilasyon yapılabilir.
Erkeklerde ense bölgesi lazer epilasyon uygulaması, oldukça sık şekilde tercih edilen bir bölgedir. Ense bölgesinde yer alan herhangi bir cilt problemi olmaması, güneş yanığının olmaması durumunda ense bölgesine rahatlıkla lazer epilasyon uygulaması gerekçeleştirilebilir. Bununla birlikte vücudun istenen her bölgesine lazer epilasyon uygun koşullara sahip bir cilde sahip olunması durumunda da uygulanabilmektedir.
Lazer epilasyon cilt altına veya cilt üzerine geçici komplikasyonlar dışında probleme neden olmayan bir uygulamadır. Lazer epilasyon başvurularınız sırasında cildinizin durumuyla ilgili olarak bir takım sağlık testlerinden geçmeniz ve bu testlerin olumlu sonuçlarına bağlı olarak yapılır. Tahriş olmamış, sivilce, kızarıklık, güneş yanığı, açık yara ve benzeri cilt dengesizliklerin bulunmadığı her bölgeye testlerin olumlu çıkması sonucunda lazer epilasyon yapılabilir.
Erkeklerde ense bölgesi lazer epilasyon uygulaması, oldukça sık şekilde tercih edilen bir bölgedir. Ense bölgesinde yer alan herhangi bir cilt problemi olmaması, güneş yanığının olmaması durumunda ense bölgesine rahatlıkla lazer epilasyon uygulaması gerekçeleştirilebilir. Bununla birlikte vücudun istenen her bölgesine lazer epilasyon uygun koşullara sahip bir cilde sahip olunması durumunda da uygulanabilmektedir.
Fontanel Nedir?
FONTANEL
İnsan kafatası birden fazla kemikten oluşmuştur ve yeni doğan bebeklerde bu kemiklerin birleşim noktalarındaki bağ dokularına fontanel adı verilir. Fontaneller, bağ dokusundan oluşan bir çeşit kemik değildir. Kıkırdak olarak tanımlanması daha uygundur.
Fontaneller halk arasında bıngıldak olarak bilinir. Ortalama olarak on iki ile on sekiz ay içerisinde tamamen kapanarak kemikleşen Fontaneller, bebeğin hızlı büyümekte olan kafasının ve beyninin bu gelişimini kolaylaştırmaktadır. Doğum sırasında bebeğin kafasının doğum kanalı içerisinde çok daha kolay geçmesi için esnemesini sağlayan fontaneller, hem bebek için hem de anne için çok daha kolay bir doğum olmasına yardım ederler. Yeni doğmuş bebeklerde bulunan fontanel, görevlerini tamamlayarak en geç iki yıl içerisinde tamamen kemik bir yapıya bürünürler.
İlgili aramalar: fontanel nedir? fontanel neye denir?
İnsan kafatası birden fazla kemikten oluşmuştur ve yeni doğan bebeklerde bu kemiklerin birleşim noktalarındaki bağ dokularına fontanel adı verilir. Fontaneller, bağ dokusundan oluşan bir çeşit kemik değildir. Kıkırdak olarak tanımlanması daha uygundur.
Fontaneller halk arasında bıngıldak olarak bilinir. Ortalama olarak on iki ile on sekiz ay içerisinde tamamen kapanarak kemikleşen Fontaneller, bebeğin hızlı büyümekte olan kafasının ve beyninin bu gelişimini kolaylaştırmaktadır. Doğum sırasında bebeğin kafasının doğum kanalı içerisinde çok daha kolay geçmesi için esnemesini sağlayan fontaneller, hem bebek için hem de anne için çok daha kolay bir doğum olmasına yardım ederler. Yeni doğmuş bebeklerde bulunan fontanel, görevlerini tamamlayarak en geç iki yıl içerisinde tamamen kemik bir yapıya bürünürler.
İlgili aramalar: fontanel nedir? fontanel neye denir?
Hemoroidden Nasıl Korunulur?
Hemoroidden Nasıl Korunulur?
Mayasıl veya basur olarak halk arasında bilinen hemoroidden korunma yollarının başında düzenli beslenme alışkanlığı gelmektedir. Bol meyve ve sebze tüketimi, kepekli ekmek ve bol su tüketimi hemoroid ile mücadelede başta gelen uygulamalardır. Alkol, turşu ve baharatlı yemeklerden kaçınılması gerekirken, ağır yük kaldırmamalıdır.
Dışkılama alışkanlığında yanlışlıklar zamanla kabızlık ve ıkınmaya yol açabildiği için tuvalette fazla kalarak ıkınmaya çalışma hemoroid hastalığının ilerlemesinde rol oynar. Diğer yandan kolit, enterit, proktit gibi bağırsak enfeksiyonları da hemoroid hastalığının nedenleri arasında yer almaktadır.
Hemoroid hastalığının tedavisine ilk önce hastalığın kesin tanısı konulmakta ve ne durumda olduğunu tespit için evresi öğrenilmektedir. Endoskopik tetkikler ile belirtilerin kronik kolit hastalıkları ve kanser gibi daha önem taşıyan hastalıklara meydan verip vermediği araştırılmalıdır.
Dört derecede toplanan hemoroidin birinci ve ikinci derecesinde sebze ve meyve tüketimi, lifli gıdalar ve bol su tüketimi gibi uygun diyet tavsiye edilmekte, dışkı yumuşatıcı ilaçlar, istirahat ve ılık suya oturma banyosu metotları önerilmektedir. Hemoroidin belirtisi olan kanama hala devam ederse, iğne ile kurutma, lastik bant bağlama ve lazer ışık tedavisi yöntemler uygulanır.
Üçüncü derecede hemoroidde konservatif veya tıbbi metotlar ile tedaviye başlanır, ilerleyen gelişmeye göre cerrahi tedavi yöntemi seçilir.
Dördüncü derecede hemoroid için ise tıbbi uygulamadan sonra rahatlama olması ile beraber aynı zamanda cerrahi müdahale gerektirebilir. Cerrahi müdahaleye sağlık açısından herhangi bir engel bulunuyorsa diyet uygulamasına geçilir ve dışkılama alışkanlığı yeniden düzenlenir. Doktor kontrolünde hastaya defekasyon disiplini öğretilir ve yanlış alışkanlıkların arındırılması için yardımcı olunur.
Hemoroid hastalarının dikkat etmesi gerekenler ise şunlardan oluşmaktadır. Hasta kişisel tuvalet temizliğine dikkat etmeli, tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak kağıt havlu kullanmalıdır. Baharatlı yiyecekler başta olmak üzere alkol ve sigaradan sakınmalıdır. Lif yönünden zengin besinler ile gıdasını tamamlamalı, kahvaltıyı mutlaka yapmalı ve öğün atlamamalıdır. Tuvalet alışkanlığını günde en az bir defa olarak belirlemeli ve uzun süre dışkı yumuşatıcı kullanımında bulunmamalıdır. Hemoroid hastaları ayrıca tuvalette fazla ıkınmaktan kaçınmalı ve uzun süre kalmamalıdır. Son olarak ayrıca bol su tüketiminde bulunmalıdır.
İlgili aramalar: hemoroidden nasıl korunulur? basurdan korunmak için neler yapmak gerekir?
Mayasıl veya basur olarak halk arasında bilinen hemoroidden korunma yollarının başında düzenli beslenme alışkanlığı gelmektedir. Bol meyve ve sebze tüketimi, kepekli ekmek ve bol su tüketimi hemoroid ile mücadelede başta gelen uygulamalardır. Alkol, turşu ve baharatlı yemeklerden kaçınılması gerekirken, ağır yük kaldırmamalıdır.
Dışkılama alışkanlığında yanlışlıklar zamanla kabızlık ve ıkınmaya yol açabildiği için tuvalette fazla kalarak ıkınmaya çalışma hemoroid hastalığının ilerlemesinde rol oynar. Diğer yandan kolit, enterit, proktit gibi bağırsak enfeksiyonları da hemoroid hastalığının nedenleri arasında yer almaktadır.
Hemoroid hastalığının tedavisine ilk önce hastalığın kesin tanısı konulmakta ve ne durumda olduğunu tespit için evresi öğrenilmektedir. Endoskopik tetkikler ile belirtilerin kronik kolit hastalıkları ve kanser gibi daha önem taşıyan hastalıklara meydan verip vermediği araştırılmalıdır.
Dört derecede toplanan hemoroidin birinci ve ikinci derecesinde sebze ve meyve tüketimi, lifli gıdalar ve bol su tüketimi gibi uygun diyet tavsiye edilmekte, dışkı yumuşatıcı ilaçlar, istirahat ve ılık suya oturma banyosu metotları önerilmektedir. Hemoroidin belirtisi olan kanama hala devam ederse, iğne ile kurutma, lastik bant bağlama ve lazer ışık tedavisi yöntemler uygulanır.
Üçüncü derecede hemoroidde konservatif veya tıbbi metotlar ile tedaviye başlanır, ilerleyen gelişmeye göre cerrahi tedavi yöntemi seçilir.
Dördüncü derecede hemoroid için ise tıbbi uygulamadan sonra rahatlama olması ile beraber aynı zamanda cerrahi müdahale gerektirebilir. Cerrahi müdahaleye sağlık açısından herhangi bir engel bulunuyorsa diyet uygulamasına geçilir ve dışkılama alışkanlığı yeniden düzenlenir. Doktor kontrolünde hastaya defekasyon disiplini öğretilir ve yanlış alışkanlıkların arındırılması için yardımcı olunur.
Hemoroid hastalarının dikkat etmesi gerekenler ise şunlardan oluşmaktadır. Hasta kişisel tuvalet temizliğine dikkat etmeli, tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak kağıt havlu kullanmalıdır. Baharatlı yiyecekler başta olmak üzere alkol ve sigaradan sakınmalıdır. Lif yönünden zengin besinler ile gıdasını tamamlamalı, kahvaltıyı mutlaka yapmalı ve öğün atlamamalıdır. Tuvalet alışkanlığını günde en az bir defa olarak belirlemeli ve uzun süre dışkı yumuşatıcı kullanımında bulunmamalıdır. Hemoroid hastaları ayrıca tuvalette fazla ıkınmaktan kaçınmalı ve uzun süre kalmamalıdır. Son olarak ayrıca bol su tüketiminde bulunmalıdır.
İlgili aramalar: hemoroidden nasıl korunulur? basurdan korunmak için neler yapmak gerekir?
11 Eylül 2013 Çarşamba
Basur Kendiliğinden Geçer Mi?
Basur Kendiliğinden Geçer Mi?
Diğer adı ile hemoroid olarak bilinen basur, anüs civarındaki bağ dokusunun sarkması ve o bölgede toplardamarların genişleme yaratarak memeler oluşması demektir. Basur, damar genişlemesi değil, aksine doku genişlemesidir. Basur sınıf olarak iç ve dış hemoroid olarak ikiye ayrılmaktadır.
Basurun bir ve ikinci derecede olanları ameliyatsız olarak lazer ve RBL metodu ile tedavi edilir. İleri derecede olmayan üçüncü derece basur rahatsızlıkları da bu yöntemle tedavi edilmektedir. Üçüncü ve dördünce derecede bulunan hemoroid rahatsızlıkları ise ameliyat ile çözümlenmekte, klasik cerrahi, longo ve atar damar bağlanması gibi metotlar uygulanmaktadır.
Ameliyatsız yöntemler ayakta uygulanmakta, istirahat gerektirmemektedir. Kanama ve iltihap çok seyrek görülen bu uygulamada gaz tutamama ise görülmemektedir. Kısacası henüz yeni yeni oluşmaya başlamış basur vakaları için ameliyatsız tedaviler yardımıyla başarı sağlanabilir fakat ilerlemiş basur vakalarında kendiliğinden geçme gibi bir durum söz konusu değildir.
İlgili aramalar: basur kendiliğinden geçer mi? basur ameliyatsız geçer mi? basur ameliyat olmadan iyileşir mi?
Diğer adı ile hemoroid olarak bilinen basur, anüs civarındaki bağ dokusunun sarkması ve o bölgede toplardamarların genişleme yaratarak memeler oluşması demektir. Basur, damar genişlemesi değil, aksine doku genişlemesidir. Basur sınıf olarak iç ve dış hemoroid olarak ikiye ayrılmaktadır.
Basurun bir ve ikinci derecede olanları ameliyatsız olarak lazer ve RBL metodu ile tedavi edilir. İleri derecede olmayan üçüncü derece basur rahatsızlıkları da bu yöntemle tedavi edilmektedir. Üçüncü ve dördünce derecede bulunan hemoroid rahatsızlıkları ise ameliyat ile çözümlenmekte, klasik cerrahi, longo ve atar damar bağlanması gibi metotlar uygulanmaktadır.
Ameliyatsız yöntemler ayakta uygulanmakta, istirahat gerektirmemektedir. Kanama ve iltihap çok seyrek görülen bu uygulamada gaz tutamama ise görülmemektedir. Kısacası henüz yeni yeni oluşmaya başlamış basur vakaları için ameliyatsız tedaviler yardımıyla başarı sağlanabilir fakat ilerlemiş basur vakalarında kendiliğinden geçme gibi bir durum söz konusu değildir.
İlgili aramalar: basur kendiliğinden geçer mi? basur ameliyatsız geçer mi? basur ameliyat olmadan iyileşir mi?
Lazer Epilasyon Kaç Seans Sürer?
Lazer Epilasyon Kaç Seans Sürer?
Lazer epilasyon, kişiden kişiye göre farklılık gösteren bir uygulamadır. Kıl rengindeki koyuluk ve kalınlığın yanı sıra cilt rengindeki açıklık ne kadar çok olursa lazer epilasyon uygulamasında o oranda başarı sağlanmaktadır. Koyu renk ve kalın kıl, ince ve açık renk kıllara göre daha kolay çözüme kavuşmaktadır. Lazer epilasyon tedavisinde 6 ile 8 seans arasında oldukça ilerleme görülmektedir.
Lazer, aktif kıl köklerini görme prensibine göre çalışma gerçekleştirdiğinden dolayı bütün kıl kökleri aktif olmamaktadır. Bu neden bağlı olarak pasif kıl kökleri aktifleştiği zaman lazer epilasyon tedavisi uygulanmaktadır. Lazer epilasyon çalışması ile ilk seans sonrasında büyük oranda kıl kaybı gerçekleşmekte, ikinci seansta ise kalan kıllarının da büyük kısmının yok olduğu görülmektedir. Bundan sonraki aşamalar kişiden kişiye değiştiği için seans sayılarına ihtiyaç da değişmektedir. Ortalama olarak daha net sonuçların ortaya çıkması açısından seans sayısı 6 ile 8 arasında tüy ve kıllardan kurtulma gerçekleşmektedir.
Lazer epilasyon çalışmasında en uzun süreli uygulama yüz bölgesine olmaktadır. Yüz bölgesi vücudun diğer bölgelerine göre daha ince tüylerden meydana gelmiş olması seans sayısını artırmaktadır. Yüz bölgesinde bulunan tüyler daha ince daha açık renkli ve daha zayıftır. Başarılı lazer epilasyon çalışması için kıl ve tüy yapısı önemli olmakta yüz bölgesi lazer epilasyon çalışması 6 ile 10 seans arasında değişmektedir.
Lazer epilasyon tedavi süresi bütün vücudu yaptıracak olursanız toplam 6 saate yakın sürmektedir. Kotlu altı maksimum on dakika sürerken, bacaklar yine maksimum bir saat sürmektedir. Bölgedeki kıl yapısı, bölgenin genişliği gibi etkenler lazer epilasyon uygulama süresini etkilemektedir.
Lazer epilasyon yapılacak bölgeye en az on beş gün öncesinden ağda, cımbız, epilatör veya tüy dökücü işlemlerin yanı sıra boyama veya sarartma yapılmamalıdır. Lazer epilasyon tedavisi uygulanacağı gün eğer yüz bölgesine çalışma yapılacak ise makyaj yapılmaması gerekmektedir.
Lazer epilasyon, sedef ve benzeri cilt hastalığı olanlara, kalp pili kullananlara ve sara nöbeti geçirenlere uygulanmaz. Lazer epilasyon çalışmasının uygulanmadığı diğer kişiler ise bronzlaşmış cilde sahip olanlardır, bronzlaşma geçene kadar lazer epilasyon yapılmamaktadır.
İlgili aramalar: lazer epilasyon kaç seans sürer?
Lazer epilasyon, kişiden kişiye göre farklılık gösteren bir uygulamadır. Kıl rengindeki koyuluk ve kalınlığın yanı sıra cilt rengindeki açıklık ne kadar çok olursa lazer epilasyon uygulamasında o oranda başarı sağlanmaktadır. Koyu renk ve kalın kıl, ince ve açık renk kıllara göre daha kolay çözüme kavuşmaktadır. Lazer epilasyon tedavisinde 6 ile 8 seans arasında oldukça ilerleme görülmektedir.
Lazer, aktif kıl köklerini görme prensibine göre çalışma gerçekleştirdiğinden dolayı bütün kıl kökleri aktif olmamaktadır. Bu neden bağlı olarak pasif kıl kökleri aktifleştiği zaman lazer epilasyon tedavisi uygulanmaktadır. Lazer epilasyon çalışması ile ilk seans sonrasında büyük oranda kıl kaybı gerçekleşmekte, ikinci seansta ise kalan kıllarının da büyük kısmının yok olduğu görülmektedir. Bundan sonraki aşamalar kişiden kişiye değiştiği için seans sayılarına ihtiyaç da değişmektedir. Ortalama olarak daha net sonuçların ortaya çıkması açısından seans sayısı 6 ile 8 arasında tüy ve kıllardan kurtulma gerçekleşmektedir.
Lazer epilasyon çalışmasında en uzun süreli uygulama yüz bölgesine olmaktadır. Yüz bölgesi vücudun diğer bölgelerine göre daha ince tüylerden meydana gelmiş olması seans sayısını artırmaktadır. Yüz bölgesinde bulunan tüyler daha ince daha açık renkli ve daha zayıftır. Başarılı lazer epilasyon çalışması için kıl ve tüy yapısı önemli olmakta yüz bölgesi lazer epilasyon çalışması 6 ile 10 seans arasında değişmektedir.
Lazer epilasyon tedavi süresi bütün vücudu yaptıracak olursanız toplam 6 saate yakın sürmektedir. Kotlu altı maksimum on dakika sürerken, bacaklar yine maksimum bir saat sürmektedir. Bölgedeki kıl yapısı, bölgenin genişliği gibi etkenler lazer epilasyon uygulama süresini etkilemektedir.
Lazer epilasyon yapılacak bölgeye en az on beş gün öncesinden ağda, cımbız, epilatör veya tüy dökücü işlemlerin yanı sıra boyama veya sarartma yapılmamalıdır. Lazer epilasyon tedavisi uygulanacağı gün eğer yüz bölgesine çalışma yapılacak ise makyaj yapılmaması gerekmektedir.
Lazer epilasyon, sedef ve benzeri cilt hastalığı olanlara, kalp pili kullananlara ve sara nöbeti geçirenlere uygulanmaz. Lazer epilasyon çalışmasının uygulanmadığı diğer kişiler ise bronzlaşmış cilde sahip olanlardır, bronzlaşma geçene kadar lazer epilasyon yapılmamaktadır.
İlgili aramalar: lazer epilasyon kaç seans sürer?
Sintigrafi Niçin Yapılır?
Sintigrafi Niçin Yapılır?
Hastaya herhangi bir zarar vermeyen sintigrafi, belirli bir organa radyoaktif maddenin proteinler aracılığıyla ulaşımı ve görüntü alma tekniğidir. Sintigrafi ile damarlarda tıkanma, mide ve bağırsaklardaki kanamalar, kemik yapısı, kan pompalaması, kalp kasılması gibi durumlar görüntülenebilir ve tespit edilebilir.
Sintigrafi, dokularda tutulan radyoaktif maddenin açığa çıkardığı enerji ile ışık oluşması ve bunun fotoğraflanması pratiğine dayanmaktadır. Sintigrafi organlarda meydana gelen şikayetler üzerine şikayetin nedenini öğrenebilmek için uygulanan ve basit bir tekniktir. Sintigrafi tekniği ile organlarda meydana gelen sorunun temeli öğrenilebilinmektedir.
Tiroid, sintigrafinin en çok kullanıldığı organ olmaktadır. Radyoaktif madde tiroid bezinde tutulmak kaydıyla sintigrafi tekniği uygulanır. Damardan şırınga yoluyla verilen izotop, tiroid bezinde ulaşınca iki farklı nodül oluşur, bunlar soğuk ve sıcak nodüllerdir. Soğuk nodüllerin görülmesi anlam olarak yüzde yirmi oranında kanseri işaret ederken, sıcak nodülleri diğer bölgelere göre daha aktif bir durum ortaya çıkarır. Soğuk nodüllerin tespiti ile cerrahi müdahalenin gerekliliği açısından sintigrafi en çok yardımcı olan teknik olmaktadır.
Karaciğer ve Dalak: Sintigrafi, bu iki organın yapısının ve çalışmasının anlaşılması konusunda önemli bir uygulamadır. Ultrason ve bilgisayarlı tomografi bu iki organın yapısı hakkında bilgi vermekte, yalnız çalışması hakkında sintigrafi daha ayrıntılı bilgilerin elde edilmesini sağlamaktadır.
Safra Kesesi: Safranın çalışma şekli akut kolesistitler nedeni ile gözlemi mümkün olmayabilir. Bu açıdan çalışması ile ilgili bilgilerin elde edilmesi için sintigrafi kolaylık sağlamakta, ayrıca fonksiyonları rahatlıkla ölçülmesine yardımcı olmaktadır.
Mide ve Bağırsaklar: Sindirim sisteminde zamanla olabilecek kanamaların şiddetini ve yerini tespit için sintigrafi tekniği başarılı sonuçlar vermektedir.
Böbrekler: Sintigrafi, böbreklerin morfolojik görünümü ve çalışması ile ilgili ölçülerin sağlanmasında uygulanır.
Kemik: Kemik yapıları röntgen sayesinde görülebilinmektedir, fakat sintigrafi ile kemik fonksiyonları ölçümü gerçekleşir.
Akciğer Perfüzyon: Akciğerin hangi bölüm ve bölümlerinde tıkanma olduğunun tespiti sintigrafi ile görülebilinmektedir.
Damarlar: Sintigrafi tekniği ile damarlardaki tıkanma ve genişlemeler tespit edilebilir.
Sintigrafi tekniği ayrıca organ naklinde organın takibi için önemli bir uygulamadır. Organın vücuda uyum sağlayıp sağlamadığı konusunda ölçümleri ile yardımcı olmaktadır.
İlgili aramalar: sintigrafi neden yapılır? sintigrafi ne için yapılır? sintigrafi hangi organlara uygulanır?
Hastaya herhangi bir zarar vermeyen sintigrafi, belirli bir organa radyoaktif maddenin proteinler aracılığıyla ulaşımı ve görüntü alma tekniğidir. Sintigrafi ile damarlarda tıkanma, mide ve bağırsaklardaki kanamalar, kemik yapısı, kan pompalaması, kalp kasılması gibi durumlar görüntülenebilir ve tespit edilebilir.
Sintigrafi, dokularda tutulan radyoaktif maddenin açığa çıkardığı enerji ile ışık oluşması ve bunun fotoğraflanması pratiğine dayanmaktadır. Sintigrafi organlarda meydana gelen şikayetler üzerine şikayetin nedenini öğrenebilmek için uygulanan ve basit bir tekniktir. Sintigrafi tekniği ile organlarda meydana gelen sorunun temeli öğrenilebilinmektedir.
Tiroid, sintigrafinin en çok kullanıldığı organ olmaktadır. Radyoaktif madde tiroid bezinde tutulmak kaydıyla sintigrafi tekniği uygulanır. Damardan şırınga yoluyla verilen izotop, tiroid bezinde ulaşınca iki farklı nodül oluşur, bunlar soğuk ve sıcak nodüllerdir. Soğuk nodüllerin görülmesi anlam olarak yüzde yirmi oranında kanseri işaret ederken, sıcak nodülleri diğer bölgelere göre daha aktif bir durum ortaya çıkarır. Soğuk nodüllerin tespiti ile cerrahi müdahalenin gerekliliği açısından sintigrafi en çok yardımcı olan teknik olmaktadır.
Karaciğer ve Dalak: Sintigrafi, bu iki organın yapısının ve çalışmasının anlaşılması konusunda önemli bir uygulamadır. Ultrason ve bilgisayarlı tomografi bu iki organın yapısı hakkında bilgi vermekte, yalnız çalışması hakkında sintigrafi daha ayrıntılı bilgilerin elde edilmesini sağlamaktadır.
Safra Kesesi: Safranın çalışma şekli akut kolesistitler nedeni ile gözlemi mümkün olmayabilir. Bu açıdan çalışması ile ilgili bilgilerin elde edilmesi için sintigrafi kolaylık sağlamakta, ayrıca fonksiyonları rahatlıkla ölçülmesine yardımcı olmaktadır.
Mide ve Bağırsaklar: Sindirim sisteminde zamanla olabilecek kanamaların şiddetini ve yerini tespit için sintigrafi tekniği başarılı sonuçlar vermektedir.
Böbrekler: Sintigrafi, böbreklerin morfolojik görünümü ve çalışması ile ilgili ölçülerin sağlanmasında uygulanır.
Kemik: Kemik yapıları röntgen sayesinde görülebilinmektedir, fakat sintigrafi ile kemik fonksiyonları ölçümü gerçekleşir.
Akciğer Perfüzyon: Akciğerin hangi bölüm ve bölümlerinde tıkanma olduğunun tespiti sintigrafi ile görülebilinmektedir.
Damarlar: Sintigrafi tekniği ile damarlardaki tıkanma ve genişlemeler tespit edilebilir.
Sintigrafi tekniği ayrıca organ naklinde organın takibi için önemli bir uygulamadır. Organın vücuda uyum sağlayıp sağlamadığı konusunda ölçümleri ile yardımcı olmaktadır.
İlgili aramalar: sintigrafi neden yapılır? sintigrafi ne için yapılır? sintigrafi hangi organlara uygulanır?
9 Eylül 2013 Pazartesi
Böbrek Taşına Neler iyi Gelir?
Böbrek Taşına Neler iyi Gelir?
Gıdaların tüketimlerinden genelde kaynaklanan böbrek taşları aynı zamanda ilaçlardan ve vitaminlerin de fazla alınmasından kaynaklanabilmektedir. Böbrek taşı rahatsızlığı üriner sistemin bozulmasına neden olmakta, bu bozukluk böbrek taşı oluşumuna kadar gitmektedir. Normal çalışma gösteren sistemde tüketimler sonucu meydana gelen kum taneleri dışarı atılmaktadır, ancak üriner sistem bozukluğu bu kum tanelerinin zamanla taşa dönüşmesine neden olmaktadır. Özellikle kalsiyum, fosfor ve oksalat içeren gıda ve ilaç tüketimleri böbrek taşı oluşumunu hızlandırmaktadır. Böbrek taşı meydana gelmesinde genetik faktörlerde veriler arasındadır.
Böbrek taşı rahatsızlığı karın alt bölgesinde şiddetli ağrıların oluşmasına neden olmaktadır. İlk tedavide ağrının giderilmesi için ağrı kesici verilir ve tedavinin başlangıcına geçilir. Tedavide taşın yeri ve yapısı incelenmektedir. Böbrek taşı 6 milimetreden daha az büyüklük gösteriyorsa, doktor tavsiyesi on günlük bir periyotta bol su tüketimi şeklinde olmaktadır. On günlük periyotta bol su tüketiminin yanı sıra ayrıca bol harekette bulunmak da tavsiye edilmektedir. Bol su tüketimi ve hareket taşın düşmesinde önemli bir görev üstlenmekte ve sorunun çözülmesine olanak sağlamaktadır.
Böbrek taşının 6 milimetreden büyüklük gösterdiği durumlarda ise diğer tedavi metotları uygulanmakta ve en kısa yoldan sonuca ulaşılmaktadır. Bu uygulamaların başında ESWL metodu ile böbrek taşının olduğu bölgeye ses dalgası yani sok dalgaları gönderilmekte ve kırım işlemi gerçekleşmektedir. ESWL metodunda başarı oranı yüzde seksenlere kadar çıkış göstermektedir. Taş kırma, taşın yapısı ve büyüklülüğü ile orantılı bir sonuç vermektedir. Kalsiyum ve sistin gibi taşlar çok sert olmakta, dirençli yapısıyla kırım işleminin gerçekleşmesine olanak vermemektedir.
Böbrek taşının kırılması işlemi yalnızca ESWL metodu ile sınırlı kalmamaktadır. ESWL metodu dışında, daha iyi sonuç alabilmek için lazer yöntemi kullanılmaktadır. Üreteroskopi denilen lazer yöntemi, kapalı ameliyat şekli olmaktadır. Üreteroskopi ameliyatı, narkoz ve anestezi altında hastaya uygulanmakta ve oldukça yüksek oranlarda başarı sağlanmaktadır.
Böbrek taşı düşürülmesi, kırılması uygulamalarda mutlaka doktor tavsiyesi ile hareket edilmeli, doktor görüşü dışında başka görüşlere itibar edilmemelidir. 6 Milimetreden düşük olan böbrek taşlarında bol su tüketimini gerçekleştirirken yine bol hareket etmeyi unutmamalıdır.
Gıdaların tüketimlerinden genelde kaynaklanan böbrek taşları aynı zamanda ilaçlardan ve vitaminlerin de fazla alınmasından kaynaklanabilmektedir. Böbrek taşı rahatsızlığı üriner sistemin bozulmasına neden olmakta, bu bozukluk böbrek taşı oluşumuna kadar gitmektedir. Normal çalışma gösteren sistemde tüketimler sonucu meydana gelen kum taneleri dışarı atılmaktadır, ancak üriner sistem bozukluğu bu kum tanelerinin zamanla taşa dönüşmesine neden olmaktadır. Özellikle kalsiyum, fosfor ve oksalat içeren gıda ve ilaç tüketimleri böbrek taşı oluşumunu hızlandırmaktadır. Böbrek taşı meydana gelmesinde genetik faktörlerde veriler arasındadır.
Böbrek taşı rahatsızlığı karın alt bölgesinde şiddetli ağrıların oluşmasına neden olmaktadır. İlk tedavide ağrının giderilmesi için ağrı kesici verilir ve tedavinin başlangıcına geçilir. Tedavide taşın yeri ve yapısı incelenmektedir. Böbrek taşı 6 milimetreden daha az büyüklük gösteriyorsa, doktor tavsiyesi on günlük bir periyotta bol su tüketimi şeklinde olmaktadır. On günlük periyotta bol su tüketiminin yanı sıra ayrıca bol harekette bulunmak da tavsiye edilmektedir. Bol su tüketimi ve hareket taşın düşmesinde önemli bir görev üstlenmekte ve sorunun çözülmesine olanak sağlamaktadır.
Böbrek taşının 6 milimetreden büyüklük gösterdiği durumlarda ise diğer tedavi metotları uygulanmakta ve en kısa yoldan sonuca ulaşılmaktadır. Bu uygulamaların başında ESWL metodu ile böbrek taşının olduğu bölgeye ses dalgası yani sok dalgaları gönderilmekte ve kırım işlemi gerçekleşmektedir. ESWL metodunda başarı oranı yüzde seksenlere kadar çıkış göstermektedir. Taş kırma, taşın yapısı ve büyüklülüğü ile orantılı bir sonuç vermektedir. Kalsiyum ve sistin gibi taşlar çok sert olmakta, dirençli yapısıyla kırım işleminin gerçekleşmesine olanak vermemektedir.
Böbrek taşının kırılması işlemi yalnızca ESWL metodu ile sınırlı kalmamaktadır. ESWL metodu dışında, daha iyi sonuç alabilmek için lazer yöntemi kullanılmaktadır. Üreteroskopi denilen lazer yöntemi, kapalı ameliyat şekli olmaktadır. Üreteroskopi ameliyatı, narkoz ve anestezi altında hastaya uygulanmakta ve oldukça yüksek oranlarda başarı sağlanmaktadır.
Böbrek taşı düşürülmesi, kırılması uygulamalarda mutlaka doktor tavsiyesi ile hareket edilmeli, doktor görüşü dışında başka görüşlere itibar edilmemelidir. 6 Milimetreden düşük olan böbrek taşlarında bol su tüketimini gerçekleştirirken yine bol hareket etmeyi unutmamalıdır.
Sintigrafi Nedir?
Sintigrafi Nedir?
Sintigrafi, belirli bir ortama radyoaktif madde vererek görüntü elde etme tekniği demektir. Sintigrafi ile hastalıklar kısa süre içerisinde hastaya herhangi bir zarar vermeden tespit edilebilinmektedir. Sintigrafi tekniğinin ana temeli, radyoaktif maddelerle işaretlenmiş proteinlerin vücuda verilip, belirli dokulara ulaşması ve bu dokuların hassa cihazlar yardımıyla ölçü kaydedilip görüntü kazanma amacına dayanır. Sintigrafide kullanılacak radyoaktif maddeler ve taşıyıcılar, kullanım gösteren tekniğe ve tedavisi beklenen organa göre değişiklik göstermektedir.
Sintigrafi tekniğinin çalışması ise dokularda protein aracılığıyla yerleşmeyi prob denilen radyoaktiviteyi tespit eden uç sayesinde olur. Dokularda yer alan radyoaktif madde iodid kristalleri taşıması nedeniyle enerjiyi ışığa çevirir ve bu ışık fotoğraf çekimi ile tespit edilir.
Sintigrafi, en çok tiroid, karaciğer, dalak, mide, bağırsaklar, böbrekler, dolaşım sistemi, kalp, damarlar, adrenal bezler başta olmak üzere pek çok organda kullanımı olmaktadır.
Sintigrafi tekniği ile kemiklerin yapısı gözlemlenebilmekte, damarlarda tıkanıklıklar tespit edilmekte, kan pompalama işlemi takip edilebilinmekte, mide ve bağırsaklarda meydana gelen kanamaların yeri kolayca bulunabilinmektedir.
Sintigrafi, gama ışınları yayarak radyoaktif izotopun organizma içerisindeki yolu izlemek ve tanıyı kolaylaştırma tekniği olarak bilinmektedir. Sintigrafi tekniğinin hayata geçirilmesi için özel kurulmuş laboratuarlara ihtiyaç duyulmakta, bu ihtiyaç ülkemizde yalnızca büyük şehirlerimizde olanak bulmaktadır. Hastaya zararı olmayan, uygulaması kolay ve çabuk sonuç almaya odaklı bu teknik günümüzde gün geçtikçe yayılma göstermektedir.
İlgili aramalar: sintigrafi nedir? sintigrafi ne için yapılır? sintigrafi kimlere çekilir?
Sintigrafi, belirli bir ortama radyoaktif madde vererek görüntü elde etme tekniği demektir. Sintigrafi ile hastalıklar kısa süre içerisinde hastaya herhangi bir zarar vermeden tespit edilebilinmektedir. Sintigrafi tekniğinin ana temeli, radyoaktif maddelerle işaretlenmiş proteinlerin vücuda verilip, belirli dokulara ulaşması ve bu dokuların hassa cihazlar yardımıyla ölçü kaydedilip görüntü kazanma amacına dayanır. Sintigrafide kullanılacak radyoaktif maddeler ve taşıyıcılar, kullanım gösteren tekniğe ve tedavisi beklenen organa göre değişiklik göstermektedir.
Sintigrafi tekniğinin çalışması ise dokularda protein aracılığıyla yerleşmeyi prob denilen radyoaktiviteyi tespit eden uç sayesinde olur. Dokularda yer alan radyoaktif madde iodid kristalleri taşıması nedeniyle enerjiyi ışığa çevirir ve bu ışık fotoğraf çekimi ile tespit edilir.
Sintigrafi, en çok tiroid, karaciğer, dalak, mide, bağırsaklar, böbrekler, dolaşım sistemi, kalp, damarlar, adrenal bezler başta olmak üzere pek çok organda kullanımı olmaktadır.
Sintigrafi tekniği ile kemiklerin yapısı gözlemlenebilmekte, damarlarda tıkanıklıklar tespit edilmekte, kan pompalama işlemi takip edilebilinmekte, mide ve bağırsaklarda meydana gelen kanamaların yeri kolayca bulunabilinmektedir.
Sintigrafi, gama ışınları yayarak radyoaktif izotopun organizma içerisindeki yolu izlemek ve tanıyı kolaylaştırma tekniği olarak bilinmektedir. Sintigrafi tekniğinin hayata geçirilmesi için özel kurulmuş laboratuarlara ihtiyaç duyulmakta, bu ihtiyaç ülkemizde yalnızca büyük şehirlerimizde olanak bulmaktadır. Hastaya zararı olmayan, uygulaması kolay ve çabuk sonuç almaya odaklı bu teknik günümüzde gün geçtikçe yayılma göstermektedir.
İlgili aramalar: sintigrafi nedir? sintigrafi ne için yapılır? sintigrafi kimlere çekilir?
8 Eylül 2013 Pazar
Lazerden Sonra Kıllar Tekrar Çıkar Mı?
Lazerden Sonra Kıllar Tekrar Çıkar Mı?
İstenmeyen tüy be kıllardan kurtulma yöntemi olarak son yıllarda en etkili çalışmayı gerçekleştiren lazer epilasyon uygulamasının hemen başında tekrar kıl çıkmaz demek doğru bir söz olmamaktadır. Kesin sonuç verebilmek için bir iki seans sonrasına bakılmalıdır. Kişiden kişiye değişen sonuçların yaşandığı kıl ve tüy epilasyon çalışmalarında cilt ve kıl yapısı hem spektrofometre ile hem de görsel olarak değerlendirme gerektirmektedir. Lazer epilasyon uygulaması ile kıl ve tüylerden tamamen kurtulmak mümkün olmakta, ancak hormonsal durumlarda çok ince aktif tüyler tekrar çıkabilmektedir. Lazer epilasyon çalışmasındaki başarı, kıl hücrelerinin tamamen fonksiyonunu bir daha yerine getiremez hale gelmesi anlamındadır. Kıl kökleri tahrip olan bölgede tekrar kıl çıkmamaktadır.
İstenmeyen tüy be kıllardan kurtulma yöntemi olarak son yıllarda en etkili çalışmayı gerçekleştiren lazer epilasyon uygulamasının hemen başında tekrar kıl çıkmaz demek doğru bir söz olmamaktadır. Kesin sonuç verebilmek için bir iki seans sonrasına bakılmalıdır. Kişiden kişiye değişen sonuçların yaşandığı kıl ve tüy epilasyon çalışmalarında cilt ve kıl yapısı hem spektrofometre ile hem de görsel olarak değerlendirme gerektirmektedir. Lazer epilasyon uygulaması ile kıl ve tüylerden tamamen kurtulmak mümkün olmakta, ancak hormonsal durumlarda çok ince aktif tüyler tekrar çıkabilmektedir. Lazer epilasyon çalışmasındaki başarı, kıl hücrelerinin tamamen fonksiyonunu bir daha yerine getiremez hale gelmesi anlamındadır. Kıl kökleri tahrip olan bölgede tekrar kıl çıkmamaktadır.
Hemoroidi Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Hemoroidi Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Anüs bölgesinde bulunan, birisi solda diğer ikisi sağda olan ana toplardamarlar ağı, kabızlık nedeni ile genişleme göstermekte ve netice olarak hemoroid hastalığına neden olmaktadır. Makat dışına çıkan toplardamar yastıkları, akıntı ve ağrıya neden olmakta, erken tedavisi ise ameliyata gerek kalmadan ligasyon, lazer ve ilaç enjeksiyonu ile gerçekleşmektedir. Hemoroid hastalığına maruz kalanlar aşağıdakilere dikkat etmelidir.
Hemoroid hastası tuvalet temizliğine dikkat etmeli, tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak olan kağıt havluları tercih etmelidir. Kilo kontrolüne önem vermeli, aşırı kilodan sakınmalı ve sigara, alkol, baharatlı yiyeceklerden uzak durmalıdır. Bol su tüketimini ihmal etmemesi gereken hasta, aynı zamanda düzenli egzersizlerine devam etmelidir. Kahvaltısını mutlaka yapması gereken ve öğün atlamaması gereken hemoroid hastası lif yönünden zengin gıdalar ile yemek alışkanlığını düzenlemelidir. Tuvalet alışkanlığını günde en az bir olarak belirlemeli, ıkınmaya çalışmamalı ve tuvalette uzun süre kalmamalıdır. Hemoroid hastası ayrıca uzun süre dışkı yumuşatıcı kullanmamalıdır. Hemoroid hastaları bol sebze ve meyve tüketimi gerçekleştirmeli ve ağır yük kaldırmamalıdır.
İlgili aramalar: hemoroidi olanlar nelere dikkat etmeli? basuru olanlar ne yapmalı? basuru olanlar nelere dikkat etmelidir?
Anüs bölgesinde bulunan, birisi solda diğer ikisi sağda olan ana toplardamarlar ağı, kabızlık nedeni ile genişleme göstermekte ve netice olarak hemoroid hastalığına neden olmaktadır. Makat dışına çıkan toplardamar yastıkları, akıntı ve ağrıya neden olmakta, erken tedavisi ise ameliyata gerek kalmadan ligasyon, lazer ve ilaç enjeksiyonu ile gerçekleşmektedir. Hemoroid hastalığına maruz kalanlar aşağıdakilere dikkat etmelidir.
Hemoroid hastası tuvalet temizliğine dikkat etmeli, tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak olan kağıt havluları tercih etmelidir. Kilo kontrolüne önem vermeli, aşırı kilodan sakınmalı ve sigara, alkol, baharatlı yiyeceklerden uzak durmalıdır. Bol su tüketimini ihmal etmemesi gereken hasta, aynı zamanda düzenli egzersizlerine devam etmelidir. Kahvaltısını mutlaka yapması gereken ve öğün atlamaması gereken hemoroid hastası lif yönünden zengin gıdalar ile yemek alışkanlığını düzenlemelidir. Tuvalet alışkanlığını günde en az bir olarak belirlemeli, ıkınmaya çalışmamalı ve tuvalette uzun süre kalmamalıdır. Hemoroid hastası ayrıca uzun süre dışkı yumuşatıcı kullanmamalıdır. Hemoroid hastaları bol sebze ve meyve tüketimi gerçekleştirmeli ve ağır yük kaldırmamalıdır.
İlgili aramalar: hemoroidi olanlar nelere dikkat etmeli? basuru olanlar ne yapmalı? basuru olanlar nelere dikkat etmelidir?
7 Eylül 2013 Cumartesi
Sırttaki Kıllara Lazer Epilasyon Nasıl Yapılır?
Sırttaki Kıllara Lazer Epilasyon Nasıl Yapılır?
Epilasyon tedavileri günümüzde kadınların ilgisini çektiği kadar erkeklerin de ilgisini çekmekte, bu konuda en etkili yöntem olarak bilinen lazer epilasyon ile taleplere daha sağlıklı çözümler sunulmaktadır. Lazer epilasyon göz kapağı çevresi dışında vücudun tüm bölgesine dört ya da beş saat süren bir çalışma ile kısa sürede gerçekleşmektedir.
Sırt bölgesine epilasyon çalışması genelde erkeler tarafından tercih edilmektedir. Diğer tedavi yöntemlerine göre kolay ve hızlı sonuç veren lazer epilasyon, sırt bölgesi gibi geniş bir bölgede ağrısız uygulanabilirliği nedeniyle de önemli bir tercih olmaktadır. Lazer epilasyon tedavisi ile sırt bölgesinde azalma ve zamanla incelme görülmektedir.
Yalnızca görünüm ve estetik açıdan olmamakla beraber sırt bölgesi kıl yapısı nedeniyle iltihaplara maruz kalabilen erkekler için epilasyon oldukça verimli sonuçlar veren seçenek haline gelmiştir. Sırt bölgesinde kıllar, diğer bölgelerin aksine daha derin bir noktada bulunduğu için dio lazer epilasyon tercihi kullanılmakta ve başarılı sonuçlara kolayca imza atılmaktadır.
Lazer epilasyon çalışma prensibi olarak kılın renk maddesi olan melanin pigmentine duyarlılık göstermekte, melanin dışındaki dokulara zarar vermemektedir. Lazer ışığı, kıl içinde köke kadar inmekte ve bu noktada ısı meydana getirerek hücrelerin tekrar kıl üretimlerini engellemektedir. Soğutma işlemi ile de desteklenen teknik ile kılın yok edilmesinde önemli bir kazanç sağlanmaktadır. Soğutma sistemi aynı zamanda epilasyon işlemi sırasında cildin zarar görmesini engellemekte ve acıyı engellemektedir. Lazer epilasyon çalışması süresince karıncalanma olmasına karşın, tedaviden sonra hafif bir kızarıklık olmakta bu kızarıklık bir saat ile bir gün içinde kendiliğinden geçmektedir.
Açık renkli kılların tedaviye daha dayanıklı olmaktadır ve açık renkli kıllar için daha fazla seans gerekmektedir. Sırt bölgesinde bulunan kılların yok edilmesi dört ile on seans arasında olmaktadır. Kılların derinliği, kalınlığı ve rengi lazer epilasyon tedavi seansı uygulamasında değişiklik göstermektedir.
Lazer epilasyon tedavisine gelmeden bir ay kadar önce ağda gibi kılları kökünden alan uygulama gerçekleşmemelidir. Kılları kökünden alan hiçbir uygulama lazer epilasyon çalışması için uygun değildir. Tedaviye gelirken kılları boyama veya sarartma işlemi yapılmamalı, peeling gibi işlemler on beş gün öncesinden bırakılmalıdır.
İlgili aramalar: sırttaki kıllara lazer nasıl yapılır? sırta lazer yapılır mı? sırt kıllarına lazer epilasyon olur mu? sırt bölgesindeki kıllara lazer nasıl olur?
Epilasyon tedavileri günümüzde kadınların ilgisini çektiği kadar erkeklerin de ilgisini çekmekte, bu konuda en etkili yöntem olarak bilinen lazer epilasyon ile taleplere daha sağlıklı çözümler sunulmaktadır. Lazer epilasyon göz kapağı çevresi dışında vücudun tüm bölgesine dört ya da beş saat süren bir çalışma ile kısa sürede gerçekleşmektedir.
Sırt bölgesine epilasyon çalışması genelde erkeler tarafından tercih edilmektedir. Diğer tedavi yöntemlerine göre kolay ve hızlı sonuç veren lazer epilasyon, sırt bölgesi gibi geniş bir bölgede ağrısız uygulanabilirliği nedeniyle de önemli bir tercih olmaktadır. Lazer epilasyon tedavisi ile sırt bölgesinde azalma ve zamanla incelme görülmektedir.
Yalnızca görünüm ve estetik açıdan olmamakla beraber sırt bölgesi kıl yapısı nedeniyle iltihaplara maruz kalabilen erkekler için epilasyon oldukça verimli sonuçlar veren seçenek haline gelmiştir. Sırt bölgesinde kıllar, diğer bölgelerin aksine daha derin bir noktada bulunduğu için dio lazer epilasyon tercihi kullanılmakta ve başarılı sonuçlara kolayca imza atılmaktadır.
Lazer epilasyon çalışma prensibi olarak kılın renk maddesi olan melanin pigmentine duyarlılık göstermekte, melanin dışındaki dokulara zarar vermemektedir. Lazer ışığı, kıl içinde köke kadar inmekte ve bu noktada ısı meydana getirerek hücrelerin tekrar kıl üretimlerini engellemektedir. Soğutma işlemi ile de desteklenen teknik ile kılın yok edilmesinde önemli bir kazanç sağlanmaktadır. Soğutma sistemi aynı zamanda epilasyon işlemi sırasında cildin zarar görmesini engellemekte ve acıyı engellemektedir. Lazer epilasyon çalışması süresince karıncalanma olmasına karşın, tedaviden sonra hafif bir kızarıklık olmakta bu kızarıklık bir saat ile bir gün içinde kendiliğinden geçmektedir.
Açık renkli kılların tedaviye daha dayanıklı olmaktadır ve açık renkli kıllar için daha fazla seans gerekmektedir. Sırt bölgesinde bulunan kılların yok edilmesi dört ile on seans arasında olmaktadır. Kılların derinliği, kalınlığı ve rengi lazer epilasyon tedavi seansı uygulamasında değişiklik göstermektedir.
Lazer epilasyon tedavisine gelmeden bir ay kadar önce ağda gibi kılları kökünden alan uygulama gerçekleşmemelidir. Kılları kökünden alan hiçbir uygulama lazer epilasyon çalışması için uygun değildir. Tedaviye gelirken kılları boyama veya sarartma işlemi yapılmamalı, peeling gibi işlemler on beş gün öncesinden bırakılmalıdır.
İlgili aramalar: sırttaki kıllara lazer nasıl yapılır? sırta lazer yapılır mı? sırt kıllarına lazer epilasyon olur mu? sırt bölgesindeki kıllara lazer nasıl olur?
Hemoroidden Nasıl Kurtulunur?
Hemoroidden Nasıl Kurtulunur?
Hasta muayenesi gerçekleşmeden herhangi bir tedavi önerilmemekte olan hemoroid rahatsızlığının ileri yaşlarda kas gevşemesinin yol açtığı uzun süreli kabızlık, ishal veya kalıtımsal olarak belirtileri mevcuttur. Hemoroid hastalığı, iç makat kasında direnç artışı yaratmakta, dışkılanma süresince fazla ıkınma gibi belirtiler ile kendini belli etmektedir. Hemoroid rahatsızlığı, fazla oturma, ağır kaldırma, lif yönünden fakir ama kırmızı et bakımından zengin et tüketiminden, sürekli bisiklet kullanma, tuvalette uzun süre oturma alışkanlığının oluşması gibi nedenlerle tetikleyiciliği artmaktadır. Hemorid hastalığını ayrıca dışkı gevşetici ilaç veya lavman kullanımı da etkilemektedir. Hastalık hamilelik ve loğusa dönemlerinde de görülmektedir.
Hastalık ilerleme kaydetmiş bir durumda ise doktor tavsiyesi ile cerrahi müdahale yerine getirilmektedir. Lazer tedavisi, longo yöntemi, hemoroid memelerinin kesilmesi gibi yöntemler ile hastalık günümüz ilerlemiş tedavi yöntemleri sayesinde çözüme kavuşmaktadır.
Hemoroid ameliyatları az ağrılı olmakta, longo yöntemi ile hasta ertesi gün rahatça dışkısını yapar duruma gelmektedir.
Hasta muayenesi gerçekleşmeden herhangi bir tedavi önerilmemekte olan hemoroid rahatsızlığının ileri yaşlarda kas gevşemesinin yol açtığı uzun süreli kabızlık, ishal veya kalıtımsal olarak belirtileri mevcuttur. Hemoroid hastalığı, iç makat kasında direnç artışı yaratmakta, dışkılanma süresince fazla ıkınma gibi belirtiler ile kendini belli etmektedir. Hemoroid rahatsızlığı, fazla oturma, ağır kaldırma, lif yönünden fakir ama kırmızı et bakımından zengin et tüketiminden, sürekli bisiklet kullanma, tuvalette uzun süre oturma alışkanlığının oluşması gibi nedenlerle tetikleyiciliği artmaktadır. Hemorid hastalığını ayrıca dışkı gevşetici ilaç veya lavman kullanımı da etkilemektedir. Hastalık hamilelik ve loğusa dönemlerinde de görülmektedir.
Hastalık ilerleme kaydetmiş bir durumda ise doktor tavsiyesi ile cerrahi müdahale yerine getirilmektedir. Lazer tedavisi, longo yöntemi, hemoroid memelerinin kesilmesi gibi yöntemler ile hastalık günümüz ilerlemiş tedavi yöntemleri sayesinde çözüme kavuşmaktadır.
Hemoroid ameliyatları az ağrılı olmakta, longo yöntemi ile hasta ertesi gün rahatça dışkısını yapar duruma gelmektedir.
6 Eylül 2013 Cuma
Lazer Epilasyon Can Yakar Mı?
Lazer Epilasyon Can Yakar Mı?
Epilasyon sırasında kullanılan soğutucu cihazlar ile acı hissi oldukça azaltılmaktadır. Hassas bölgelerde bir miktar acı var olması normal olmakta, bu acının azaltılabilmesi için ise bir ya da iki saat öncesinden acıyı azaltan kremler kullanılmaktadır.
Kişiden kişiye değişen acı hissi nedeniyle acı olmasın diyerek lazer epilasyon işleminin dozunu azaltmak, epilasyondan beklenen sonucun alınmasına engel olmaktadır. Bu nedenle kalın ve koyu renk kıllarda biraz acı hissi normal olarak karşılanmaktadır. Ayrıca acı hissi yalnızca seans sırasında olmakta, epilasyon uygulamasının tamamen bitmesinden sonra ise acı kalmamaktadır. Lazer epilasyon işlemi sonrasında yalnızca hafif bir kızarıklık oluşmakta, bu kızarıklıkta bir saat ile bir gün içerisinde cildin hassaslığına göre değişiklik göstererek geçmektedir.
İlgili aramalar: lazer epilasyon can yakar mı? lazer epilasyon acı verir mi? lazer sırasında can yanar mı? lazer epilasyon yaptırmak acıtır mı?
Epilasyon sırasında kullanılan soğutucu cihazlar ile acı hissi oldukça azaltılmaktadır. Hassas bölgelerde bir miktar acı var olması normal olmakta, bu acının azaltılabilmesi için ise bir ya da iki saat öncesinden acıyı azaltan kremler kullanılmaktadır.
Kişiden kişiye değişen acı hissi nedeniyle acı olmasın diyerek lazer epilasyon işleminin dozunu azaltmak, epilasyondan beklenen sonucun alınmasına engel olmaktadır. Bu nedenle kalın ve koyu renk kıllarda biraz acı hissi normal olarak karşılanmaktadır. Ayrıca acı hissi yalnızca seans sırasında olmakta, epilasyon uygulamasının tamamen bitmesinden sonra ise acı kalmamaktadır. Lazer epilasyon işlemi sonrasında yalnızca hafif bir kızarıklık oluşmakta, bu kızarıklıkta bir saat ile bir gün içerisinde cildin hassaslığına göre değişiklik göstererek geçmektedir.
İlgili aramalar: lazer epilasyon can yakar mı? lazer epilasyon acı verir mi? lazer sırasında can yanar mı? lazer epilasyon yaptırmak acıtır mı?
Erkekler Hangi Bölgelere Lazer Epilasyon Yaptırabilir?
Erkekler Hangi Bölgelere Lazer Epilasyon Yaptırabilir?
Daha çok kadınların tüy sorunlarına çözüm sağlayan lazer epilasyon, bilinen en etkili epilasyon tekniği olması nedeniyle istenmeyen tüyler konusunda kadınlarla aynı derdi paylaşmakta olan erkekler tarafından da tercih edilmekte ve özellikle son yıllarda bu konudaki açığı yüksek oranda kapatmaktadır.
Kadınların daha çok yüz bölgesi epilasyon ihtiyaçlarına cevap veren lazer epilasyon, erkeklerde ise omuz, sırt, ense, boyun bölgeleri başta olmak üzere yüz bölgesi de tercihler arasında yer almaktadır. Erkelerde kıl kökleri kadınlara göre daha kalın ve belirgin olduğu için, epilasyon işlemi sırasında daha verimli sonuçlar kısa süre içerisinde alınmaktadır. Diğer yandan günümüzde kadınlar kadar erkeler de bakımları konusunda hassasiyet göstermekte, metroseksüel kimliği altında el ve ayaklarındaki kıllar dışında elmacık kemiği ve kaş aralarındaki fazla kılları da aldırmaktadırlar. Lazer epilasyon uygulaması kadın veya erkek farkı gözetmeksizin yalnızca göz kapağı çevresine uygulanmamaktadır. Göz kapağı çevresi dışında vücudun her bölgesinde kullanımı mümkündür.
Lazer epilasyon, uygulama açısından sağlıklı bir işleyişe sahip olup, deri altının yalnızca birkaç milim iç kısmına kadar inmekte, dolayısıyla organlara ve dokulara herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Lazer epilasyon çalışmalarında vücutta bulunan benlere temas edilmemesi gerekmekte, temas halinde yanma ve kabuklanma meydana getirmektedir. Epilasyon çalışması sonrasında ılık bir banyo almak iyi olmakla beraber ancak keseleme işlemi yapılmamalıdır. Direk güneş ışığına maruz kalmamalı, mümkün olduğu kadar bir hafta bu konuda duyarlılık göstermelidir. Yüz bölgesine gerçekleştirilen lazer epilasyon çalışması sonrasında koruyucu kremler ile yüzün nemli kalmasının sağlanması ise ayrı bir önem konusudur.
Lazer epilasyon, doğru kullanımda bulunulduğu takdirde herhangi bir yara izine neden olmamakta, aynı zamanda soğutma işlemi de seans süresince devam etmektedir. Çalışma sonrasında yalnızca hafif bir kızarıklık meydana gelmekte, bu kızarıklık bir saat ile bir gün arasında geçmektedir. Bugün kadın erkek ayrımı yapılmaksızın on iki yaş üzeri herkese lazer epilasyon tedavisi yapılmaktadır. Lazer epilasyon uygulaması yapılmayanlar ise başta sedef ve benzeri cilt hastalığı olanlar, kalp pili kullananlar, sara nöbeti geçirenler ve bronzlaşmış cilde sahip olanlardır.
İlgili aramalar: erkekler nerelere lazer yaptırır? erkekler lazer yaptırır mı? erkekler vücutta hangi bölgelere lazer yaptırabilir? erkekler lazer epilasyon yapabilir mi?
Daha çok kadınların tüy sorunlarına çözüm sağlayan lazer epilasyon, bilinen en etkili epilasyon tekniği olması nedeniyle istenmeyen tüyler konusunda kadınlarla aynı derdi paylaşmakta olan erkekler tarafından da tercih edilmekte ve özellikle son yıllarda bu konudaki açığı yüksek oranda kapatmaktadır.
Kadınların daha çok yüz bölgesi epilasyon ihtiyaçlarına cevap veren lazer epilasyon, erkeklerde ise omuz, sırt, ense, boyun bölgeleri başta olmak üzere yüz bölgesi de tercihler arasında yer almaktadır. Erkelerde kıl kökleri kadınlara göre daha kalın ve belirgin olduğu için, epilasyon işlemi sırasında daha verimli sonuçlar kısa süre içerisinde alınmaktadır. Diğer yandan günümüzde kadınlar kadar erkeler de bakımları konusunda hassasiyet göstermekte, metroseksüel kimliği altında el ve ayaklarındaki kıllar dışında elmacık kemiği ve kaş aralarındaki fazla kılları da aldırmaktadırlar. Lazer epilasyon uygulaması kadın veya erkek farkı gözetmeksizin yalnızca göz kapağı çevresine uygulanmamaktadır. Göz kapağı çevresi dışında vücudun her bölgesinde kullanımı mümkündür.
Lazer epilasyon, uygulama açısından sağlıklı bir işleyişe sahip olup, deri altının yalnızca birkaç milim iç kısmına kadar inmekte, dolayısıyla organlara ve dokulara herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Lazer epilasyon çalışmalarında vücutta bulunan benlere temas edilmemesi gerekmekte, temas halinde yanma ve kabuklanma meydana getirmektedir. Epilasyon çalışması sonrasında ılık bir banyo almak iyi olmakla beraber ancak keseleme işlemi yapılmamalıdır. Direk güneş ışığına maruz kalmamalı, mümkün olduğu kadar bir hafta bu konuda duyarlılık göstermelidir. Yüz bölgesine gerçekleştirilen lazer epilasyon çalışması sonrasında koruyucu kremler ile yüzün nemli kalmasının sağlanması ise ayrı bir önem konusudur.
Lazer epilasyon, doğru kullanımda bulunulduğu takdirde herhangi bir yara izine neden olmamakta, aynı zamanda soğutma işlemi de seans süresince devam etmektedir. Çalışma sonrasında yalnızca hafif bir kızarıklık meydana gelmekte, bu kızarıklık bir saat ile bir gün arasında geçmektedir. Bugün kadın erkek ayrımı yapılmaksızın on iki yaş üzeri herkese lazer epilasyon tedavisi yapılmaktadır. Lazer epilasyon uygulaması yapılmayanlar ise başta sedef ve benzeri cilt hastalığı olanlar, kalp pili kullananlar, sara nöbeti geçirenler ve bronzlaşmış cilde sahip olanlardır.
İlgili aramalar: erkekler nerelere lazer yaptırır? erkekler lazer yaptırır mı? erkekler vücutta hangi bölgelere lazer yaptırabilir? erkekler lazer epilasyon yapabilir mi?
Böbrek Taşı Nasıl Kırılır?
Böbrek Taşı Nasıl Kırılır?
Böbrek taşı nedenlerinin başında bazı gıda tüketimlerinin fazla olması gelmektedir. Gıda tüketimleri sonucunda üriner sistem anatomisinde bozukluk varsa bu durum böbrek taşı oluşumuna neden olmaktadır. Normal işlevlik kazanan bir durumda kum taneciklerinin dışarı atılması gerekmektedir, ancak kum atımı gerçekleşmediği takdirde böbrek taşı meydana gelir. Yalnızca gıdalardan değil, bazı ilaçlar da böbrek taşı oluşumuna etken olmakta, kalsiyum dışında fosfor ve oksalat içeren gıdaların da fazla tüketilmesi böbrek taşı oluşmasında zemin hazırlamaktadır. Diğer yandan vitaminlerin fazla tüketimi böbrek taşlarının oluşmasında etkili iken, ailesel ve genetik faktörler de böbrek taşının meydana gelmesinde bir başka neden olmaktadır.
Böbrek taşı şiddetli ağrı merkezinin oluşmasına neden olmaktadır. Ağrı sonucu doktor kontrolünde ağrı kesiciler ile tedavi başlangıcı gerçekleşir. Sonraki kontroller böbrek taşının yerinin tespiti ve taşın yapısının belirlenmesi şeklindedir.
Böbrek taşı eğer 6 milimetre’nin altında bir büyüklük gösteriyorsa, ilk tedavi yöntemi on günlük bol su tüketimi ile taşın düşmesi sağlanmaktadır. Doktorlar on günlük süreçte bol su tüketiminin yanı sıra hareketliliğin sağlanmasını istemektedir. Ancak on güne kadar taşlar düşmüyor ve idrar yollarında şiddetli ağrılara neden oluyorsa diğer tedavi metotları uygulanmaktadır.
Böbrek taşı operasyonuna girmeden önce böbrek taşı kırma yani ESWL tedavi yöntemi önerilmektedir. Bu tedavi yönteminde dışarıdan verilen ses dalgaları yani şok dalgaları ile kırılma gerçekleşir. ESWL tedavi yönteminde başarı oranı yüzde yetmiş ile yüzde seksen arasında bulunmaktadır. Taş kırma oranındaki başarı taşın büyüklüğü ile orantılı olup, aynı zamanda taşın direncine göre de değişim göstermektedir. Kalsiyum yapısını koruyan taşlar sert yapıları gereği kırılmaya karşı aşırı direnç göstermektedir. Diğer direnç gösteren taşlardan biri de sistin taşlarıdır.
ESWL tedavi yöntemi ile kırılamayan taşlar veya kırılan ancak üreter yolun tıkanmasına neden olan ve dışarı atılamayan taşlar, üreteroskopi denilen operasyon ile kırılma işlemi gerçekleşir. Üreteroskopi yöntemi lazer tedavisi olup kapalı ameliyat şeklinde yapılır. Bu ameliyat, anestezi veya narkoz etkisi altında iken gerçekleşir. Lazer ile yapılan ameliyatlar sonucu başarı oranı yine oldukça yüksek olmaktadır.
İlgili aramalar: böbrek taşı nasıl kırılır? böbrek taşı nasıl düşürülür? böbrek taşının tedavisi nedir?
Böbrek taşı nedenlerinin başında bazı gıda tüketimlerinin fazla olması gelmektedir. Gıda tüketimleri sonucunda üriner sistem anatomisinde bozukluk varsa bu durum böbrek taşı oluşumuna neden olmaktadır. Normal işlevlik kazanan bir durumda kum taneciklerinin dışarı atılması gerekmektedir, ancak kum atımı gerçekleşmediği takdirde böbrek taşı meydana gelir. Yalnızca gıdalardan değil, bazı ilaçlar da böbrek taşı oluşumuna etken olmakta, kalsiyum dışında fosfor ve oksalat içeren gıdaların da fazla tüketilmesi böbrek taşı oluşmasında zemin hazırlamaktadır. Diğer yandan vitaminlerin fazla tüketimi böbrek taşlarının oluşmasında etkili iken, ailesel ve genetik faktörler de böbrek taşının meydana gelmesinde bir başka neden olmaktadır.
Böbrek taşı şiddetli ağrı merkezinin oluşmasına neden olmaktadır. Ağrı sonucu doktor kontrolünde ağrı kesiciler ile tedavi başlangıcı gerçekleşir. Sonraki kontroller böbrek taşının yerinin tespiti ve taşın yapısının belirlenmesi şeklindedir.
Böbrek taşı eğer 6 milimetre’nin altında bir büyüklük gösteriyorsa, ilk tedavi yöntemi on günlük bol su tüketimi ile taşın düşmesi sağlanmaktadır. Doktorlar on günlük süreçte bol su tüketiminin yanı sıra hareketliliğin sağlanmasını istemektedir. Ancak on güne kadar taşlar düşmüyor ve idrar yollarında şiddetli ağrılara neden oluyorsa diğer tedavi metotları uygulanmaktadır.
Böbrek taşı operasyonuna girmeden önce böbrek taşı kırma yani ESWL tedavi yöntemi önerilmektedir. Bu tedavi yönteminde dışarıdan verilen ses dalgaları yani şok dalgaları ile kırılma gerçekleşir. ESWL tedavi yönteminde başarı oranı yüzde yetmiş ile yüzde seksen arasında bulunmaktadır. Taş kırma oranındaki başarı taşın büyüklüğü ile orantılı olup, aynı zamanda taşın direncine göre de değişim göstermektedir. Kalsiyum yapısını koruyan taşlar sert yapıları gereği kırılmaya karşı aşırı direnç göstermektedir. Diğer direnç gösteren taşlardan biri de sistin taşlarıdır.
ESWL tedavi yöntemi ile kırılamayan taşlar veya kırılan ancak üreter yolun tıkanmasına neden olan ve dışarı atılamayan taşlar, üreteroskopi denilen operasyon ile kırılma işlemi gerçekleşir. Üreteroskopi yöntemi lazer tedavisi olup kapalı ameliyat şeklinde yapılır. Bu ameliyat, anestezi veya narkoz etkisi altında iken gerçekleşir. Lazer ile yapılan ameliyatlar sonucu başarı oranı yine oldukça yüksek olmaktadır.
İlgili aramalar: böbrek taşı nasıl kırılır? böbrek taşı nasıl düşürülür? böbrek taşının tedavisi nedir?
5 Eylül 2013 Perşembe
Böbrek Taşı Kendiliğinden Düşer Mi?
Böbrek Taşı Kendiliğinden Düşer Mi?
Üriner sistemde bozukluğa neden olan bazı gıda tüketimleri böbrek taşı oluşumuna neden olmaktadır. Kum taneciklerinin dışarı atılamadığı ve zamanla böbrek taşına dönüştüğü bu işlevlik yalnızca gıda maddelerinden değil, aynı zamanda bazı ilaçlarda böbrek taşı oluşmasında etken olmaktadır.
Böbrek taşları 6 milimetre ebadından küçük oldukları takdirde bol su tüketimi ile düşebilmektedir. Bol su tüketiminin yanı sıra hareketliliğinde gerektiği unutulmamalıdır. Doktorlar tarafından on gün olarak tedavi başlangıcında düşmeyen böbrek taşları diğer tedavi yöntemleri ile düşürülmektedir.
Böbrek taşı ESWL tedavi yöntemi ile şok dalgası uygulanarak kırılma işleminin gerçekleşmesi sağlanmaktadır. ESWL yöntemi ile kırılmayan taşlar, üreteroskopi denilen ameliyat ile kırılma işlemi gerçekleşmektedir. Üreteroskopi, lazer tedavi yöntemi olmaktadır.
Üriner sistemde bozukluğa neden olan bazı gıda tüketimleri böbrek taşı oluşumuna neden olmaktadır. Kum taneciklerinin dışarı atılamadığı ve zamanla böbrek taşına dönüştüğü bu işlevlik yalnızca gıda maddelerinden değil, aynı zamanda bazı ilaçlarda böbrek taşı oluşmasında etken olmaktadır.
Böbrek taşları 6 milimetre ebadından küçük oldukları takdirde bol su tüketimi ile düşebilmektedir. Bol su tüketiminin yanı sıra hareketliliğinde gerektiği unutulmamalıdır. Doktorlar tarafından on gün olarak tedavi başlangıcında düşmeyen böbrek taşları diğer tedavi yöntemleri ile düşürülmektedir.
Böbrek taşı ESWL tedavi yöntemi ile şok dalgası uygulanarak kırılma işleminin gerçekleşmesi sağlanmaktadır. ESWL yöntemi ile kırılmayan taşlar, üreteroskopi denilen ameliyat ile kırılma işlemi gerçekleşmektedir. Üreteroskopi, lazer tedavi yöntemi olmaktadır.
Yüze Lazer Epilasyon Yapılır Mı?
Yüze Lazer Epilasyon Yapılır Mı?
Bilinen en etkili epilasyon tedavi yöntemi olan lazer epilasyon, son yıllarda gittikçe yukarı tırmanış sergileyerek yaygın bir kullanım ve tercih oluşturmaktadır. Tüy, kıl ve batık kılların yok edilmesinde uzun dönem etkisini gösteren lazer epilasyon bütün vücuda kullanımı mümkün olmaktadır. Lazer epilasyon vücudun tamamına uygulanırken, yalnızca göz kapağı çevresine uygulama gerçekleştirmemektedir. Lazer epilasyon çalışmalarında günümüzde en çok tercih edilen uygulama bölgesi olarak kadınlar açısından yüz bölgesi önceliğini korumaktadır.
Lazer epilasyon diğer tedavi yöntemlerine göre daha az ağrı oluşturan ve kolay alışkanlık kazanan bir yöntemdir. Bu nedenle ciltte herhangi bir yara izi oluşturmadığı gibi hafif kızarıklık dışında ciltte kalıcı izler bırakmamaktadır. Lazer epilasyon uygulaması, on iki yaşını doldurmuş kadın veya erkek fark etmeden herkese uygulanabilmektedir. Ancak bunun yanı sıra uygulama yapılmayacak bazı durumlarda söz konusu olmaktadır. Bu durumların başında sedef ve benzeri cilt rahatsızlığı olanlar gelmektedir. Lazer epilasyon ayrıca sara nöbeti geçirenlere, kalp pili kullananlara uygulanmamaktadır. Süt verme döneminde olan annelerin göğüs bölgelerine ve bronzlaşmış ciltlere de uygulanmaz.
Lazer epilasyon yüz bölgesine uygulanabilir, fakat uygulama sonrası ılık duş almalı, kese ve peeling işlemine en az bir hafta ara verilmeli, cildi tahrişten uzak tutmalıdır. Hafif kızarıklığın görüldüğü durumlar genelde bir saat ile bir gün içerisinde geçmektedir. Lazer epilasyon tedavisi sonrasında üç gün süre ile güneşe çıkılmamalı, çıkılması mecburi durumlarda ise yüksek koruyuculu kremler kullanılmalıdır. Lazer epilasyon tedavisi almış bir kişinin on gün kadar bir süre içinde direk güneşlenmesi tavsiye edilmemektedir. Cildi aşır hassaslık gösteren kişilerde kızarıklık bir günden fazla sürmekte tedavi ile kolayca geçmektedir. Lazer epilasyon uygulaması gerçekleşenlerin ayrıca solaryuma girmeleri de tavsiye edilmemektedir.
Lazer epilasyon uygulamasından sonra yüz bölgesinde oluşan kızarıklık tam geçmeden makyaj malzemelerinin kullanımı tavsiye edilmemektedir. Ayrıca lazer epilasyon seansları yüz bölgesinde bulunan kıl folikül sayısının diğer vücut bölgelerine göre daha fazla olmasından dolayı seans aralığı bir ile bir buçuk ay arasında değişiklik göstermektedir. Lazer epilasyon, doğru uygulama gösterdiği takdirde hiçbir iz bırakmamaktadır.
İlgili aramalar: yüze lazer epilasyon yapılır mı? surata lazer epilasyon yaptırılabilir mi? yüze lazer olur mu? yüz kılları lazerle alınabilir mi?
Bilinen en etkili epilasyon tedavi yöntemi olan lazer epilasyon, son yıllarda gittikçe yukarı tırmanış sergileyerek yaygın bir kullanım ve tercih oluşturmaktadır. Tüy, kıl ve batık kılların yok edilmesinde uzun dönem etkisini gösteren lazer epilasyon bütün vücuda kullanımı mümkün olmaktadır. Lazer epilasyon vücudun tamamına uygulanırken, yalnızca göz kapağı çevresine uygulama gerçekleştirmemektedir. Lazer epilasyon çalışmalarında günümüzde en çok tercih edilen uygulama bölgesi olarak kadınlar açısından yüz bölgesi önceliğini korumaktadır.
Lazer epilasyon diğer tedavi yöntemlerine göre daha az ağrı oluşturan ve kolay alışkanlık kazanan bir yöntemdir. Bu nedenle ciltte herhangi bir yara izi oluşturmadığı gibi hafif kızarıklık dışında ciltte kalıcı izler bırakmamaktadır. Lazer epilasyon uygulaması, on iki yaşını doldurmuş kadın veya erkek fark etmeden herkese uygulanabilmektedir. Ancak bunun yanı sıra uygulama yapılmayacak bazı durumlarda söz konusu olmaktadır. Bu durumların başında sedef ve benzeri cilt rahatsızlığı olanlar gelmektedir. Lazer epilasyon ayrıca sara nöbeti geçirenlere, kalp pili kullananlara uygulanmamaktadır. Süt verme döneminde olan annelerin göğüs bölgelerine ve bronzlaşmış ciltlere de uygulanmaz.
Lazer epilasyon yüz bölgesine uygulanabilir, fakat uygulama sonrası ılık duş almalı, kese ve peeling işlemine en az bir hafta ara verilmeli, cildi tahrişten uzak tutmalıdır. Hafif kızarıklığın görüldüğü durumlar genelde bir saat ile bir gün içerisinde geçmektedir. Lazer epilasyon tedavisi sonrasında üç gün süre ile güneşe çıkılmamalı, çıkılması mecburi durumlarda ise yüksek koruyuculu kremler kullanılmalıdır. Lazer epilasyon tedavisi almış bir kişinin on gün kadar bir süre içinde direk güneşlenmesi tavsiye edilmemektedir. Cildi aşır hassaslık gösteren kişilerde kızarıklık bir günden fazla sürmekte tedavi ile kolayca geçmektedir. Lazer epilasyon uygulaması gerçekleşenlerin ayrıca solaryuma girmeleri de tavsiye edilmemektedir.
Lazer epilasyon uygulamasından sonra yüz bölgesinde oluşan kızarıklık tam geçmeden makyaj malzemelerinin kullanımı tavsiye edilmemektedir. Ayrıca lazer epilasyon seansları yüz bölgesinde bulunan kıl folikül sayısının diğer vücut bölgelerine göre daha fazla olmasından dolayı seans aralığı bir ile bir buçuk ay arasında değişiklik göstermektedir. Lazer epilasyon, doğru uygulama gösterdiği takdirde hiçbir iz bırakmamaktadır.
İlgili aramalar: yüze lazer epilasyon yapılır mı? surata lazer epilasyon yaptırılabilir mi? yüze lazer olur mu? yüz kılları lazerle alınabilir mi?
4 Eylül 2013 Çarşamba
Hipotonik Bebek Nedir?
HİPOTONİK BEBEK
Hipotoni, kas direncinin azalmasıyla ortaya çıkan kas gevşekliği tablosudur. Hipotonik bebekler, kas direnci olmadıkları için kendi ağırlıklarını taşıyacak durumda değillerdir. Hipotonik bebekler anne karnında iken de sağlıklı bebeklere göre daha az tekmelerler. Kas direncini azaltan altta yatan hastalıklar bebeğin anne karnındaki ve doğumdan sonra hareketlerinde zayıflık olmasına neden olmaktadır. Hipotonik bebekler doğum sırasında ters gelirler. Baş geliş yerine makat geliş dediğimiz önce popo kısmı çıkacak şekilde gelmektedirler. Hipotoniye neden olan bir çok nörolojik faktör bulunmaktadır. Genetik faktörler, nörolojik rahatsızlıklar, beyin anormallikleri ve kas hastalıkları bebeklerde kas gevşekliğine sebep olmaktadır. Aileden gelen bazı genetik faktörler de bebeğin kas yapısının daha zayıf olmasını belirleyebilir. Hipotonik bebekler mutlak suretle Çocuk Nörolojisi tarafından değerlendirilmeli, gevşekliğe neden olan esas neden ortaya çıkarılmalı ve bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik gerekli tetkik ve tedaviler planlanmalıdır.
İlgili aramalar: hipotonik bebek nedir? hipotoni ne demektir? hipotonikliğin nedenleri nelerdir? bebeklerde kas zayıflığı neden olur?
Hipotoni, kas direncinin azalmasıyla ortaya çıkan kas gevşekliği tablosudur. Hipotonik bebekler, kas direnci olmadıkları için kendi ağırlıklarını taşıyacak durumda değillerdir. Hipotonik bebekler anne karnında iken de sağlıklı bebeklere göre daha az tekmelerler. Kas direncini azaltan altta yatan hastalıklar bebeğin anne karnındaki ve doğumdan sonra hareketlerinde zayıflık olmasına neden olmaktadır. Hipotonik bebekler doğum sırasında ters gelirler. Baş geliş yerine makat geliş dediğimiz önce popo kısmı çıkacak şekilde gelmektedirler. Hipotoniye neden olan bir çok nörolojik faktör bulunmaktadır. Genetik faktörler, nörolojik rahatsızlıklar, beyin anormallikleri ve kas hastalıkları bebeklerde kas gevşekliğine sebep olmaktadır. Aileden gelen bazı genetik faktörler de bebeğin kas yapısının daha zayıf olmasını belirleyebilir. Hipotonik bebekler mutlak suretle Çocuk Nörolojisi tarafından değerlendirilmeli, gevşekliğe neden olan esas neden ortaya çıkarılmalı ve bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik gerekli tetkik ve tedaviler planlanmalıdır.
İlgili aramalar: hipotonik bebek nedir? hipotoni ne demektir? hipotonikliğin nedenleri nelerdir? bebeklerde kas zayıflığı neden olur?
3 Eylül 2013 Salı
Yalancı Gebelik ve Dış Gebelik Aynı Şey Midir?
Yalancı Gebelik ve Dış Gebelik Arasındaki Fark Nedir?
Kadınların bir kısmı her ne kadar yalancı gebelik ve dış gebeliğin aynı şeyler olduğunu düşünse de iki birbirinden tamamen farklı iki durumdur. Dış gebelik esasen bir gebelik olmasına karşın yalancı gebelikte böyle bir durum söz konusu değildir. Yalancı gebelikte her ne kadar gebelik belirtilerine rastlanılsa da bu kişinin kendine has duyduğu belirtilerdir. Gebelik hormonunun kandaki miktarının yükselmesi gibi gerçek gebelik belirtilerine rastlanmaz. Sadece kişinin kendinin gebe olduğuna inanmasından ibaret bir durumdur.
Gebeliğin başlangıç yeri fallop tüpleri dediğimiz kadın üreme organlarında başlar. Burada yumurta ve sperm birleşir. Embriyo meydana gelir. Sonrasında çoğalıp yuvarlanır ve rahime doğru ilerler. En sonunda rahime düşer ve burada gelişimini sürdürür. Tüpler ile rahim arasındaki kanalda darlık, tıkanma, tüp bebek tedavisi, enfeksiyon ve benzeri durumlarda döllenmiş yumurta rahime doğru düşmeyebilir. Böyle bir durumda rahmin dışında bir alanda gebelik süreci devam etmeye çalışır. Bu tür gebelikler dış gebelik olarak adlandırılır. Rahim dışındaki üreme organları gebeliğin tamamlanması için uygun olmadığından dış gebelik hayati açıdan risk teşkil edebilecek ciddi bir problemdir. Dış gebeliklerde gebelik kesesi de oluştuğu için bebek gelişimine devam eder ve bazı zamanlar kalp atımının bile alındığı olur.
Buradan anlaşılacağı üzere yalancı gebelikte kadın aslında gebe değildir. Sadece kendini öyle hissetmektedir ve gebe olduğuna kendi de ikna olduğu için bulantı, kusma, aşerme gibi gebeliğin karakteristik bazı belirtilerini kendisinde görebilir. Dış gebelik de bebeğin gelişiminin rahim dışında bir bölgede tamamlanmaya çalışılmasıdır.
Kadınların bir kısmı her ne kadar yalancı gebelik ve dış gebeliğin aynı şeyler olduğunu düşünse de iki birbirinden tamamen farklı iki durumdur. Dış gebelik esasen bir gebelik olmasına karşın yalancı gebelikte böyle bir durum söz konusu değildir. Yalancı gebelikte her ne kadar gebelik belirtilerine rastlanılsa da bu kişinin kendine has duyduğu belirtilerdir. Gebelik hormonunun kandaki miktarının yükselmesi gibi gerçek gebelik belirtilerine rastlanmaz. Sadece kişinin kendinin gebe olduğuna inanmasından ibaret bir durumdur.
Gebeliğin başlangıç yeri fallop tüpleri dediğimiz kadın üreme organlarında başlar. Burada yumurta ve sperm birleşir. Embriyo meydana gelir. Sonrasında çoğalıp yuvarlanır ve rahime doğru ilerler. En sonunda rahime düşer ve burada gelişimini sürdürür. Tüpler ile rahim arasındaki kanalda darlık, tıkanma, tüp bebek tedavisi, enfeksiyon ve benzeri durumlarda döllenmiş yumurta rahime doğru düşmeyebilir. Böyle bir durumda rahmin dışında bir alanda gebelik süreci devam etmeye çalışır. Bu tür gebelikler dış gebelik olarak adlandırılır. Rahim dışındaki üreme organları gebeliğin tamamlanması için uygun olmadığından dış gebelik hayati açıdan risk teşkil edebilecek ciddi bir problemdir. Dış gebeliklerde gebelik kesesi de oluştuğu için bebek gelişimine devam eder ve bazı zamanlar kalp atımının bile alındığı olur.
Buradan anlaşılacağı üzere yalancı gebelikte kadın aslında gebe değildir. Sadece kendini öyle hissetmektedir ve gebe olduğuna kendi de ikna olduğu için bulantı, kusma, aşerme gibi gebeliğin karakteristik bazı belirtilerini kendisinde görebilir. Dış gebelik de bebeğin gelişiminin rahim dışında bir bölgede tamamlanmaya çalışılmasıdır.
2 Eylül 2013 Pazartesi
Kolon Kanseri
KOLON KANSERİ
Gıdalar, mide ve ince bağırsaklar tarafından sindirime uğradıktan sonra kalın bağırsaklara ulaşım gerçekleştirir. İnce bağırsaklarda su emildikten sonra gıdalarda gaita denilen katı kısım, kolon ve rektum boyunca ilerleme gösterdikten sonra anüs aracılığıyla vücuttan atılır.Kanser, vücuttaki hücrelerde meydana gelen kontrolsüz değişiklik olup, bedenin değişik bölgelerine yayılma göstermektedir. Bilinen yüzden fazla kanser çeşidi bulunmaktadır. Bedenimizin diğer organları gibi kolonda hücre gruplarından meydana gelmektedir. Hücreler organizmanın kendisine ihtiyaç duyduğu oranda çoğalma göstermektedir. Bu sağlıklı bir işleyişin göstergesidir. Hücreler, bölünüp çoğalma gösterdiğinde ise bir doku kitlesi meydana gelmektedir, bu kitleye tümör ya da ur denilmektedir. Bu tümörler iyi huylu ya da kötü huylu diye adlandırılmaktadır.
Polip, iyi huylu bir tümör olup, kolon veya rektum duvarlarında oluşum gösterebilir. İleri dönemde kansere dönüşme ihtimali gösterebilecek olan polipler çıkarılıp alınmaktadır. Polipin saptanması demek ilerde yeni poliplerin olabileceği anlamına gelmektedir. Burada esas amaç düzenli kontroldür. Diğer yandan habis tümörler ise kanser olarak isimlendirilir, habisler dokulara zarar vermekte, kanserli dokudan ayrılarak kana karışabilmektedir. Dolayısıyla diğer organlara da sıçrama gösterebilecek bu olaya metastaz denilmektedir. Kolon kanseri karaciğer, beyin, böbrek ve mesaneye geçiş yapabilmektedir.
Kanser tedavisinde erken tanının önemli oldukça açıktır, ne kadar erken teşhis edilip tedavi yoluna gidilirse o kadar başarıya ulaşılacak yol kat edilmiş olunmaktadır. Kanser tedavisinde sonucun iyi olması için kanserin yayılmadan önceki müdahalesi önemli bir adım olmaktadır. Düzenli yapılacak check-up ya da elli yaşından sonra gaita gizli kan testi bu hastalığın önüne geçmek için uygun bir tercih olacaktır.
Kolon kanserinin belirtileri arasında; dışkılama alışkanlığında değişiklik, ishal ya da kabızlığın görülmesi, gaitada kan meydana gelmesi, gaitanın siyah bir renkte olması, dışkı çapının incelmesi, gaz ağrıları, kilo kaybı, uzun süreli halsizlik bulunmaktadır.
Doktor müdahalesi ile gereken tedavi planı yapılacağı için hastalık hakkında tüm bilgileri doktorunuzdan rahatlıkla alabilirsiniz. Doktor klinik araştırması yaparak hasta hakkında bilgi toplamaktadır, bu araştırma kanser tedavisinin daha iyi gerçekleşmesi için gereklidir. Kolon kanseri tedavisinde kemoterapi veya radyasyon ışın tedavisi kullanılmaktadır. Yeni tedavi yaklaşımlarından biyolojik tedavi ile çalışmalar yerine getirebilir. Kolon kanserinde cerrahi bilinen en sık kullanım gösteren tedavidir. Hastalığın yerine ve boyutuna göre değişiklik gösteren cerrahi müdahalede genelde bağırsakların bir kısmının alınması şeklinde sonuçlanır.
Kanserin evreleşmesi konusunda bazen kalın bağırsakların tümörlü bölümünde yer alan lenf nodlarını da çıkarmak kanserin ilerlemesi konusunda yardımcı olmaktadır. Patolojik olarak incelenen lenf nodlarında kanser olup olmadığı anlaşılmaktadır. Eğer lenf nodlarına kanser bulaşmış ise bedenin diğer organlarını da sıçrama olasılığı bulunmaktadır, bu da daha fazla tedaviye gereksinim anlamına gelmektedir. Çoğu cerrahi müdahalede kalın bağırsakların tümörlü bölümü çıkardıktan sonra, kalan kısımları birbirine bağlanmaktadır. Anastamoz diye adlandırılan bu işlem yerine getirilemediği takdirde cerrahi müdahale sonucunda kolostomi denilen uygulama yapılmaktadır. Kolostomi ile karın duvarından bağırsağın dışarıya ulaşımını sağlayan bir delik vasıtasıyla dışkının atılmasına olanak vermektedir. Kolostomi geçici olabileceği gibi kalıcı da olabilmektedir. Geçici kolostomide ikinci bir cerrahi müdahale ile bağırsaklar birbirine bağlanmaktadır. Bu bağlanma sonucu hastada bağırsak fonksiyonları normale dönmektedir.
Kemoterapi ile kanser hücreleri öldürülmektedir. Kemoterapi bazen cerrahi müdahalenin uygulanmasından sonra hastalığın yayılmasını engellemek için verilmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl yüz elli binden fazla kişi kolon kanseri olduğunu öğrenmektedir. Ülkemizde çok sağlam veri kaynakları olmamasına rağmen bu sayının her yıl otuz bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
İlgili aramalar: kolon kanseri nedir? kolon kanserinin belirtileri nelerdir? kolon kanserinin tedavisi nedir? kolon kanseri nasıl tedavi edilir?
Anne Sütü Bebeği Hangi Hastalıklardan Korur?
Anne Sütü Bebeği Hangi Hastalıklardan Korur?
Yapılan araştırmaların neticesinde bebeğe anne sütünün verdiği katkı diğer hiçbir besin türlerinde mevcut olamamakta, bebeğin sağlıklı gelişiminde anne sütü en önemli faktör olmaktadır. Anne sütü, bebeğin alerjik rahatsızlıkları, enfeksiyon hastalıkları, diyabet ve obezite gibi daha bir çok hastalıktan korumaktadır. Yapılan araştırmalarda anne sütü ile kız beklerin meme kanserine yakalanma riskinde önemli bir katkı ile önleyicilik sağladığı da görülmektedir.
Besin kaynağı olarak bir bebek için anne sütü vazgeçilmezdir. Sağladığı sayısız faydası ile bebeğin sağlıklı gelişimine olumlu etkisi olan anne sütü, her geçen gün araştırmalarda yeni faydaları ile gündem oluşturmaktadır. Bugün anne sütü ile bebekler, lösemiden meme kanserine kadar pek çok hastalığın önüne geçtiği araştırmalar neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Anne sütü alan bebeklerde alerjik hastalıklar başta olmak üzere şeker hastalığı, ishal, enfeksiyon hastalıkları ve benzeri hastalıklardan korunma gerçekleşmektedir. Bağışıklık sistemine olan faydası ile bilinen anne sütü sayesinde lösemi yüzde dokuz, lenfoma yüzde yirmi dört oranında daha az görülmektedir. Anne sütü ayrıca ilk aylar ile son aylar arasında farklılık göstermektedir. Son aylarda yağ oranı daha yüksek olan anne sütü ile bebeklerde obezitenin önüne geçilebilmektedir. Anne doğum sonrasında bebeğe verdiği süt ile kolostrum yani yaşamsal önem taşıyan sütü de vermiş bulunmaktadır. Enfeksiyonlara karşı direnci çok düşük olan bebek için oldukça önemli bir anlam taşıyan bu uygulama yerine bebeklere şekerli su benzeri başka maddeler verilmesi aynı katkıyı sağlamamaktadır.
Anne sütü bebeğe ilk altı ay süresince tek başına verilmeli, geriye kalan iki yıl içinde de yardımcı gıdalarla beraber verilmelidir. Burada gözlerden kaçmamsı gereken bir husus, bebeğin iki yıl boyunca kilosunun takibe alınmasıdır. Kilo bebeğin yeterli anne sütü alıp almadığının bir işareti olmaktadır. Anne sütünün bol olması için öncelikle sık aralıklarla emzirmenin gerçekleşmesi gerekmekte, akabinde memeye masaj uygulaması yapılması uygun bir yöntem olmaktadır. Ayrıca dereotu, nane ve maydanozdan yapılan çaylar anne sütünün artmasına olanak sağlamaktadır. Anne sütü, buzdolabında yirmi dört saat derin dondurucuda ise altı ay kadar rahatlıkla saklanabilmektedir.
İlgili aramalar: anne sütü bebeği hangi hastalıklardan korur? anne sütü bebeği hastalıklara karşı korur mu? anne sütünün faydaları nelerdir? anne sütünün önemi nedir?
Yapılan araştırmaların neticesinde bebeğe anne sütünün verdiği katkı diğer hiçbir besin türlerinde mevcut olamamakta, bebeğin sağlıklı gelişiminde anne sütü en önemli faktör olmaktadır. Anne sütü, bebeğin alerjik rahatsızlıkları, enfeksiyon hastalıkları, diyabet ve obezite gibi daha bir çok hastalıktan korumaktadır. Yapılan araştırmalarda anne sütü ile kız beklerin meme kanserine yakalanma riskinde önemli bir katkı ile önleyicilik sağladığı da görülmektedir.
Besin kaynağı olarak bir bebek için anne sütü vazgeçilmezdir. Sağladığı sayısız faydası ile bebeğin sağlıklı gelişimine olumlu etkisi olan anne sütü, her geçen gün araştırmalarda yeni faydaları ile gündem oluşturmaktadır. Bugün anne sütü ile bebekler, lösemiden meme kanserine kadar pek çok hastalığın önüne geçtiği araştırmalar neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Anne sütü alan bebeklerde alerjik hastalıklar başta olmak üzere şeker hastalığı, ishal, enfeksiyon hastalıkları ve benzeri hastalıklardan korunma gerçekleşmektedir. Bağışıklık sistemine olan faydası ile bilinen anne sütü sayesinde lösemi yüzde dokuz, lenfoma yüzde yirmi dört oranında daha az görülmektedir. Anne sütü ayrıca ilk aylar ile son aylar arasında farklılık göstermektedir. Son aylarda yağ oranı daha yüksek olan anne sütü ile bebeklerde obezitenin önüne geçilebilmektedir. Anne doğum sonrasında bebeğe verdiği süt ile kolostrum yani yaşamsal önem taşıyan sütü de vermiş bulunmaktadır. Enfeksiyonlara karşı direnci çok düşük olan bebek için oldukça önemli bir anlam taşıyan bu uygulama yerine bebeklere şekerli su benzeri başka maddeler verilmesi aynı katkıyı sağlamamaktadır.
Anne sütü bebeğe ilk altı ay süresince tek başına verilmeli, geriye kalan iki yıl içinde de yardımcı gıdalarla beraber verilmelidir. Burada gözlerden kaçmamsı gereken bir husus, bebeğin iki yıl boyunca kilosunun takibe alınmasıdır. Kilo bebeğin yeterli anne sütü alıp almadığının bir işareti olmaktadır. Anne sütünün bol olması için öncelikle sık aralıklarla emzirmenin gerçekleşmesi gerekmekte, akabinde memeye masaj uygulaması yapılması uygun bir yöntem olmaktadır. Ayrıca dereotu, nane ve maydanozdan yapılan çaylar anne sütünün artmasına olanak sağlamaktadır. Anne sütü, buzdolabında yirmi dört saat derin dondurucuda ise altı ay kadar rahatlıkla saklanabilmektedir.
İlgili aramalar: anne sütü bebeği hangi hastalıklardan korur? anne sütü bebeği hastalıklara karşı korur mu? anne sütünün faydaları nelerdir? anne sütünün önemi nedir?
Dalak Neden Büyür?
Dalak Neden Büyür?
Akdeniz anemisi, bağ dokusu hastalıkları, orak hücresi anemisi, sıtma, sarılık, enfeksiyonlar ve karın iç damarlarının tıkanması sonucu dalak büyümesi meydana gelmektedir. Dalak yumruk büyüklüğünde olup, kaburga altında karın bölgesinin solunda yer almaktadır. Kan hücrelerinin depolama işlemini yerine getiren dalak, zarar görmüş kan hücrelerinin filtre işlemini yerine getirmekte ve parçalanmasına olanak sağlamaktadır. Dalak görevi gereği bedenin mikroplara karşı savunmasını sağlayan pulcukları depolamaktadır. Dalakta büyüme oranı yüksek olduğunda karın bölgesinde bulunan organlara baskı uygulamaktadır. Kandaki hücrelerin çabuk parçalanmasına yol açan dalak büyümesi ile alyuvarların parçalanma görmesi kansızlığa da neden olmaktadır. Dalak, hastalığa bağlı olarak beden için zararlı bir etki yapıp yapmadığına tespitinden sonra cerrahi operasyon ile alınabilir.
İlgili aramalar: dalak neden büyür? dalak büyümesi neden olur? dalak büyümesinin nedenleri nelerdir?
Akdeniz anemisi, bağ dokusu hastalıkları, orak hücresi anemisi, sıtma, sarılık, enfeksiyonlar ve karın iç damarlarının tıkanması sonucu dalak büyümesi meydana gelmektedir. Dalak yumruk büyüklüğünde olup, kaburga altında karın bölgesinin solunda yer almaktadır. Kan hücrelerinin depolama işlemini yerine getiren dalak, zarar görmüş kan hücrelerinin filtre işlemini yerine getirmekte ve parçalanmasına olanak sağlamaktadır. Dalak görevi gereği bedenin mikroplara karşı savunmasını sağlayan pulcukları depolamaktadır. Dalakta büyüme oranı yüksek olduğunda karın bölgesinde bulunan organlara baskı uygulamaktadır. Kandaki hücrelerin çabuk parçalanmasına yol açan dalak büyümesi ile alyuvarların parçalanma görmesi kansızlığa da neden olmaktadır. Dalak, hastalığa bağlı olarak beden için zararlı bir etki yapıp yapmadığına tespitinden sonra cerrahi operasyon ile alınabilir.
İlgili aramalar: dalak neden büyür? dalak büyümesi neden olur? dalak büyümesinin nedenleri nelerdir?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Adıyaman Çiğ Köftecisi Iğdır Telefon Numarası
04762271888 Iğdır Çiğ Köfte, Çiğ köfteci öz adıyaman çiğ köftesi, adıyaman çiğ köftecisi, lezzetli ve hesaplı Iğdır Çiğ Köfte
-
DİSTANDÜ NEDİR? Distandü, kelime anlamı olarak “gergin” anlamında olup, organ üzerinde kullanılan tıbbi bir terimdir. Distandü, safra kese...
-
Kasık Mantarı Nedir? Kasık mantarı, en fazla karşılaşılan mantar enfeksiyonlarındandır ve Tinea Cruris olarak da bilinir. genel olarak e...
-
Türk Halk Müziği listeleri , Türk halk müziği türküleri , En Popüler Türk Halk Müziği Müzik Listeleri , türk halk müziği sanatçıları , türk ...