çocuk sahibi olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk sahibi olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2014 Cumartesi

İnfertilitenin (Kısırlığın) Nedenleri

İNFERTİLİTENİN NEDENLERİ

Doğal yollar denenerek gebeliğin oluşma­sı için eşlerin de fiziksel işlevleri­nin normal oluşu gereklidir­­. Hormonal değişikliklerin neticesin­de adet kanaması­nın başlamasıyla sağlıklı bir kadı­nın yumurtalıkların­da her ay bir yumurta gelişmeye başlar ve yaklaşık 2 hafta sonra, olgunlaşan bu yumurta, içinde bulunmuş olduğu sıvı dolu keseciğin (follikül) çatlama­sı ile atılmakta­dır­­. Atılan bu yumurta rahim ile yumurtalıkları birbirlerine bağlayan fallop tüpleri­nin parmak biçimin­de çıkıntılar içeren  ucundaki kısım (fimbria) tarafın­dan tüp içerisi­ne alınarak ritmik hareketler yardımıyla rahme (uterus) doğru hareket eder­. Yumurtlama çağın­da rahim ağzındaki salgının, cinsel temasdan sonra hareketli spermlerin rahme geçişine i­zin verecek kıvam ve özellikte oluşu gereklidir­­. Rahim içerisi­ne ulaşan spermlerin hareketli, normal görünümlü ve miktarca kafi olmaları önemlidir­­. Rahim içerisin­den  geçip tüplere ulaşan spermlerden  dölleme kabiliye­tine sahip olan bir tanesi yumurtanın zarını delip yumurtanın içine girer ve böylece döllenme işlemi tamamlanmış olmakta­dır­­. Döllenen  yumurta tüp içerisinde rahme doğru hareket ederken  bir yan­dan da bölünmeye başlar ve embriyo olmakta­dır­­. Embriyo rahme ulaştığı zaman yumurtalıktan salgılanmakta olan hormonlarla rahim iç tabakasına (endometrium) tutunarak (implantasyon) gebeliği başlatır­­.

Gerek kadın, gerek ise erkeğe ait türlü sorunlar bu normal olayların oluşmasını engelleyerek gebeliğin gerçekleşmesine mani ola­bilir­­.

1­. Kadınlarla ilgili sorunlar

Gebeliğin oluşmasını engelleyen  kadına ait etkenler infertilite nedenleri­nin yaklaşık yüzde 40-45'inde sorumludur­. Bunlar yumurtlamanın olmayışı ya da düzensiz olması, fallop tüpleri­nin normaldışı ya da kapalı olması, endometriyosiz, rahim içerisindeki bir­takım sorunlar ve rahim ağzı salgısı­nın sperm geçişi için uygun olmayışı gibi nedenlerdir­­.

Yumurtlama problemi

Genel olarak bakıldığında, yumurtlamaya ait problemler infertiliteye en  fazla neden  olan problemlerdir ve genel­de hormonal bir dengesizliğin sonucu olarak ortaya çıkarlar­. Bu dengesizlik beyin de mevcut olan ve yumurtlamayı sağlayan hormonları salgılayan hipotalamustan, hipofiz bezin­den  ya da yumurtalığın kendisine ait nedenlerden  kaynaklana­bilir­­. Sık görülmekte olan nedenleri içerisinde polikistik over hastalığı, prolaktin hormonunun aşırı salgılanması, tiroid bezi ile alakalı problemler, aşırı kilo alınma­sı ya da kaybı ve stres gelmektedir­­.

Polikistik over hastalığı, sık görülmekte olan ve yumurtalık yüzeyine yakın bölümde fazlaca sayıda küçük kistin bulunmuş olduğu ve genel­de adet düzensizliği, kıllanma ve şişmanlıkla beraber seyreden  bir hastalık olup normal adet düzeni olan kadınlar da da görülmekte­dir­­.

Prolaktin hormonu beyindeki hipofiz bezin­den  salgılanır­­. Asıl görevi hamilelikte göğüslerde süt üretilmesi­ni sağla­mak olup bunun haricinde üreme fonksiyonları üstündeki tesirleri kesin olarak bilinmiyor­. Prolakti­nin aşırı salgılanma­sı (hiperprolaktinemi) yumurtlamayı ve adet görmeyi engelleyebilmekte ve göğüslerden  süt salgılanmasına (galaktore) neden  olabilmektedir­­. Prolakti­nin kan­da hafif miktar­da artışı yemeklerden  hemen  sonra veya uykuda iken  meydana gele­bilir­­. Kan­da prolakti­nin aşırı salgılanmasına en  fazla sebep olan neden  hipofiz bezindeki prolaktin salgılayan iyi huylu tümörlerdir (prolaktinoma)­. Bun­dan başka polikistik over hastalığı, troid bezi­nin yetersiz çalışma­sı (hipotiroidizm) ve türlü ilaçlar (antidepresan ilaçlar vb) bu duruma neden  ola­bilirler­.

Tiroid bezi vücu t­ta metabolizmayı düzenleyen  bir bezdir ve buradan salgılanmakta olan hormonların (T3, T4) yetersiz salgılanma­sı (hipotiroidizm) ya da aşırı salgılanma­sı (hipertiroidizm), bu hormonların eksikliği veya fazlalığı­nın yol açtığı ve çok ciddi olabilen  bozukluklar yanın­da üreme üzerinde tesirli hormonların salgılanmaları­nı da bozarak üreme işlevleri­ni menfi şekil­de etkileyebilmektedir­­.

Stres, aşırı ağırlık kaybı veya şişmanlık gibi hallerde da üremeyi sağlayan hormonların normal salgılanması­nın bozuluşu veya vücuttan salgılanmakta olan başka bir­takım hormonlar üreme işlevleri­ni menfi etkilemektedir­­.

Tüplerin tıkalı olması

Fallop tüpleri­nin çok duyarlı ve ayrıntı­lı bir iç yapısı vardır­­. Bu yapıdaki bir bozulma yumurtanın taşınmasını ve dolayısıyla döllenme olayını engelleyebilir­­. Eğer yumurtalığa yakın­da bulunmakta olan uç etkilenmişse yumurtanın yakalanıp tüp içerisi­ne alınma­sı bozula­bilir, fakat en  ağır durum tüpün bütünüy­le tıkalı olduğu durumdur­.

Tüpteki tıkanshy;ma başka cinsel organlar­dan tüpe ulaşan enfeksiyonlar­dan kaynaklanabileceği gibi batın içerisindeki enfeksiyonlar nedeniylede tüp hasar görebilir (ör­. appendisit)­. Bu tıkanshy;ma daha önce tüplerin bağlanma operasyonu ya da batın içi cerrahi sonra­sı da gelişmiş ola­bilir­­. Bunun yanın­da dış gebelik neticesin­de hasta tüplerin­den  biri ya da her ikisi­ni de yitirmiş ola­bilir­­.

Tüp tıkanıklıkları­nın hafif bulunanları, mikrocerrahiden  fayda görebilir ama başka hastalar­da gebelik şansı fakat tüp bebek yöntemiyle sağlanabilir­­.

Rahim ağzı salgısı­nın sperm geçişine uygun olmayışı

Rahim ağzı salgısı yalnızca yumurtlama çağın­da spermlerin serbestçe geçişine i­zin vermekte­dir­­. Diğer bütün zamanlar­da hormonal uyarılar­dan kaynaklı farklılıklar nedeniyle rahim ağzı salgısı­nın yapısı ve kıvamı spermin serbest geçişine müsait değildir­­.Bazı kadınlar­da bu salgı içinde sperme karşı antikorlar bulunur ve bu hanımlar­da sperm yumurtlama zamanın­da bile rahim ağzı kanalın­dan geçerek rahime ulaşamaya­bilir­­. Antikorlar sperm hücresine karşı bağışıklık sistemi­nin geliştirmiş olduğu maddelerdir ve bu maddeler sperm hücre işlevleri­ni bozarak tesirli olmaktadırlar­. Bu menfi salgı ortamı fakat ya­pay dölleme, ya da üremeye tardımcı tekniklerden  birisi kullanılarak aşıla­bilir­­.

Endometriyozis

Endometriyozis rahim içi­ni kaplayan dokunun (endometriyum) başka bir alan­da (ör­. yumurtalıklar, karın içi vb­.) olma­sı halidir­­. Adet kanama­sı esnasın­da bu dokudan da kanama olduğu için şiddetli ağrı olmakta­dır­­. Ayrıca bu kanamanın vermiş olduğu hasara bağlı bir şekil­de cinsel temas esnasın­da ve değişik zamanlar­da kasık ağrısı gelişebilir­­. Bu hastalık yumurtalıklar­da koyu kahverengi renkli ve çikolata kisti olarak bilinmekte olan kist oluşumlarına da yol açmaktadır­­. Bu kistler laparoskopik cerrahi ile çıkartılabildikleri gibi hasar görmüş dokuları ve endometriyozis odaklarını yakmak (koter, lazer) olanaklı olabilmektedir­­. Daha hafif hallerde ilaç tedavisiyle de sonuç alınabilmektedir­­. Bu tedavi yöntemleriyle hastalığın gelişimi durdurulabilmekte ya da geriletilebilmekte ise de gebelik oluşmaya­bilir­­. Bu durumda evlat sahibi olma şansı tüp-bebek yöntemi ile yakalana­bilir­­.

2­. Erkekle İlgili Problemler

Erkek partnerdeki problemler meni­nin (meni) kendisindeki anormalliklerden  ya da meni­nin oluşturuluşu ve taşınmasındaki sorunlar­dan kaynaklanabileceği gibi cinsel temasla ilgili problemlerde benzeri bir durum yarata­bilir­­. Erkek eşle ilgili problemler evlat sahibi olamayan çiftlerin yüzde 40-45 inde mevcuttur­.

Erkeğin ilk değerlendirme­si meni analizi olarak isimlendiri­len  tetkikle yapılır­­. Dünya Sağlık Teşkilatı kriterlerine göre yapılmakta olan bir sperm değerlendirmesine normal denilebilişi için sperm sayımı­nın mililitrede 20 milyon­dan fazla, hareketliliği­nin yüzde 50 nin üstünde ve en  az yüzde 70'nin görünüm olarak normal oluşu gerekiyor­. Bu anali­zin daha detaylandırılmış ve merkezimizde de yapılmakta olan başka bir biçimin­de ise yapısal normallik özel boyama tekniği ile değerlendirilmekte ve yüzde 14 ve üstü değerler normal olarak kabul edilmektedir (Kruger analizi)­.

Menideki anormallikler öncelikli olarak yumurtalıklar­dan (testis) sperm üretilişi aşamasındaki problemler nedeniyle meydana gelmektedir­­. Bu üretim sorununa neden  olan etken  genel olarak bilinememektedir­­. Genetik ve hormonal bir­takım faktörlerin yanısıra, daha önce geçirilmiş enfeksiyonlar, aşırı sigara ve içki kullanmak ya da salt strese bağlı bir şekil­de da sperm üretim sorunları yaşana­bilir­­. Bunun yanın­da bir­takım ilaçlar, türlü kimyasal maddeler, radyasyon ve radyoterapi sperm üretimi üzerinde menfi etki yarata­bilir­­. Testislerde sperm üretimi­nin normal olması­na rağmen  üretilen  spermin taşınmasına imkan veren  kanalların doğumsal olarak veya sonradan geçirilen  bir­takım hastalıklar­dan kaynaklı bir şekil­de tıkalı oluşu yine gebeliği önleyen  faktörlerdendir­­. Testislerin ortam ısısını arttırarak sperm üretimi ve hareketi üzerinde menfi etki yaptığına inanılan varikosel (testislerden  kirli kanı taşımakta olan spermatik venlerin genişleme­si ve alan­da kirli kan göllenmesi­nin artma­sı durumu) cerrahi teknikle düzeltilebilecek bir sorundur fakat operasyona rağmen  spermde fonksiyonel bir gelişim sağlanamaya­bilir ya da görünürde bir düzelme olmakla beraber dölleme yeteneği arttırılamaya­bilir­­.

Ender de olsa meni­nin içinde sperme zarar verebilecek antikorlar buluna­bilir­­. Bu durum genel olarak ameliyat, geçirilmiş travma (testise darbe, kaza vb­.) ya da enfeksiyonlar­dan kaynaklı bir şekil­de gelişebilir­­.

Bütün bu etkenlere bağlı bir şekil­de meni içerisinde ya hiç sperm bulunmaya­bilir (azospermi) veya sperm sayısın­da azalış (oligozoospermi), hareketliliğinde azalış (astenozoospermi) ya da şekil deformitesi (bozukluğu) (teratozoospermi) veya bu son üç durumun türlü şekillerde kombinasyonları görüle­bilmektedir­­. Tedavi meni analizindeki bozukluğun nedenine ve derecesine bağlı bir şekil­de değişkenlik göstermektedir­­.

İlaç tedavisi erkeğe bağlı problemlerde ender olarak başarılı olur­. Tüp bebeğin klasik metodlar­la uygulanma­sı bu hastalara bir miktar şans tanımışsa da esas erkeğe bağlı problemlerin çözümünde çığır açan gelişim merkezimizde de yapılmakta olan mikroenjeksiyon (ICSI) uygulama­sı olmuş ve böylelikle spermin dölleme yeteneğine bakılma­dan canlı spermi olan herkesin evlat sahibi olma şansını yakalayabilmesi­ni sağlamıştır­­.

Nedeni Açıklanamayan infertilite

Bu çiftlerde sorunu ortaya koymaya yönelik incelemeler konvansiyonel düzeyde sorunu aydınlatamamış ve hat­ta sebe­bi atlamış ola­bilir, dolayısıyla bu tanımlama yapılmakta olan tetkiklere göre göreceli bir terim olmakla beraber pratikte, kullanılan testlerin bütünüy­le normal olduğu çiftler için kullanılıyor­. Suni dölleme, GIFT (direk olarak sperm ve yumurtaların tüpe konulması), IVF (tüp-bebek) yöntemleri bu tür hastalar­da uygulanmakta olan tedavi yöntemleridir­­.

İlgili aramalar: infertilitenin nedenleri nelerdir, kısırlığın nedenleri, çocuk sahibi olamamanın nedenleri neler

İnfertilite

İNFERTİLİTE

Çiftlerin evlat sahibi olma arzularına ve düzenli cinsel münasebetleri olmalarına rağmen , bir sene içerisinde gebelik el­de edilememesine infertilite ya da bilinene adıyla kısırlık adı verilir­­. Korunma olmadan ilişki de mevcut olan çiftlerin yüzde 80'inde bir sene içerisinde gebelik meydana gelmektedir­­. Diğer bir yüzde 10 da iki sene içinde gebelik olmakta­dır­­.

İnfertilite yüzde 30 ila 40 oranın­da erkek, yüzde 40 ila 50 oranın­da kadına ait nedenlerle ortaya çıkar­. Yine çiftlerin yüzde 25'inde erkek ve kadın faktörü beraber bulu­nur­. Yüzde 10 ila 15'inde ise bütün araştırmalara karşılık infertiliteyi açıklayabilecek bir neden  bulunmamaktadır­­.

İnfertil çiftlerin yüzde 50 ila 60'ı IVF gibi ileri yardımcı üreme teknikleri dışındaki metod­lar ile gebe kalabilmektedir­­. İnfertil tanısı alan çiftlerin yüzde 15-20'si de hiç bir tedavi yapılmaksı­zın kendi kendi­ne gebelik olur­.

İlgili aramalar: infertilite, infertilite nedir, infertilite ne demek, infertilitenin anlamı nedir

Konya Peugeot

  Konya Peugeot Servisi Son dakika   En iyi Konya Peugeot Servisi Tuğra Otomotiv | Peugeot - Citroën - DS - Opel Servisi (Konya)  Konya'...